Bu Kara Kutunun içinde Kitap Var

Resimlerde gördüğünüz bu siyah küçük kara kutunun içinde dünyalar var. Bu kulübe de konukların konforu için gerekli olan her şeyin yanı sıra, bir çok kitabın da yer aldığı bir kütüphane bulunuyor.

Studio Padron’un tasarımı olan bu kulübe büyük camları ile hem gün ışığının içeri girmesine imkan tanıyor, hem de orman manzarası ile huzurlu bir kitap okuma ortamı sağlıyor. Bu kulübe de kalmak için yolunuzu NewYork’a düşürmeniz gerekiyor.

Görseller

Altı Saniyeye Sığdırılan Kitaplar

1. Jules Verne – 80 Günde Devrialem (1872)

2. Charlotte Brontë – Jane Eyre (1847)

3. William Shakespeare – Romeo ve Juliet (1579)

4. Miguel de Cervantes – Don Kişot (1605)

5. Franz Kafka – Dönüşüm (1915)

6. Lewis Carroll – Alice Harikalar Diyarı’nda (1865)

7. Herman Melville – Moby Dick (1851)

http://www.kitapyurdu.com/yazar/herman-melville/1695.html

8. William Shakespeare – Hamlet (1599-1601)

Kahramanmaraş’ta Yedi Güzel Adam Edebiyat Müzesi

Kahramanmaraş’ta 1860’lı yıllarda Amerikan Koleji olarak inşa edilen, 1933 yılında, Kahramanmaraş’taki ilk eğitim kurumu olarak hizmet eden, 1945 yılından başlayarak 20 yıl boyunca Maraş Lisesi olarak bu yapıda Kahramanmaraş’ın önde gelen isimlerini yetişmiştir. 1965’te Maraş Lisesi’nin başka bir binaya taşınması ile Ticaret Meslek Lisesi olarak hizmet veren binanın bir kısmı 1990’lı yıllarda bina tekrar eğitim kurumu olarak açılmış ve binanın bir bölümü Turizm ve Otelcilik Meslek Lisesi diğer bir bölümü Halk Eğitim Merkezi olarak hizmet vermiştir. En son olarak da Âşık Mahzuni Şerif Ticaret Meslek Lisesi / Anadolu İletişim Meslek Lisesi’ne ev sahipliği yapan yapı, Adana Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından 14.07.1992 tarihinde 1244 sayılı karar ile tescil edildi.

Restorasyon çalışmaları tamamlandığında Edebiyat Müzesi olarak hizmet verecek olan yapıda kurulacak kütüphane ile birlikte, Kahramanmaraş’ta bulunan kütüphane sayısı 23’e ulaşmış olacak.

Daha fazla bilgi ve görsel için: Kahramanmaraş Belediyesi İnternet Sitesi

Kitaplarla İlgili Geleneksel Meslekler-1: Mücellit

Kitap, bitince tükenip giden bir tüketim malzemesi değil defalarca okuyabileceğiniz, ödünç verebileceğiniz, akıl danışabileceğiniz ve geleceğe aktarabileceğiniz bir fikir ve bilgi deposu. Kütüphaneler de bu fikir ve bilgi depolarının bir araya gelip koleksiyonlar oluşturduğu ve bu koleksiyonların korunup saklandığı yerler. Peki bu değerli koleksiyonları korumak için neler yapılıyor? Geçmişi Uygur Türklerine dayandığı rivayet edilen ve sayıları günden güne azalan mücellitler, kitapları ciltleyerek kitapların hem korunarak gelecek kuşaklara aktarılmasını sağlıyor.

Gazete Duvar’ın ilk olarak 1971-72 senesinde ortaokul öğrencisiyken Jules Verne’in Arzın Merkezine Seyahat isimli kitabını ciltleyen Kadıköy’ün en eski mücellitlerinden Doğan Ülkenciler ile yaptığı röportajda belirttiği gibi, kitaplar yalnızca içindeki sayfaları ve yazıları koruma amaçlı değil, belirli bir zevki yansıtmak için de ciltlenmek üzere de mücellitlerin elinden geçebiliyor. Doğan Ülkenciler, mücellitlerin yaptığı işe ve kitaplara eskisi gibi değer verilmediğini ve mücellitlerin yeterince korunmadığından olayı ölmekte olan bir zanaat olduğunu belirtiyor.

Mücellit Ustası Rafet Güngör mesleğinin detaylarını ve incelikleri paylaşıyor:

Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi, 76.392 yazma eserle Türkiye’nin en büyük yazma eser kütüphanesi ve cilt, tezhip, minyatür, hat ve ebru gibi geleneksel sanatların en güzel örneklerini bu kütüphanede görmek mümkün.
Görsel

Siz de hem kütüphanenizdeki kitapları korumak hem de onları kişiselleştirmek isterseniz, kitaplarınızı bu işin zanaatkarlarına yani mücellitlere emanet edebilirsiniz.

E-kitap korsancılığı ne durumda?

İnternetin günlük hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline geldiğini söylersek ne yeni ne de ilginç bir şey söylemiş oluruz. Ancak internet sayesinde mümkün olan e-kitap korsanlığı hakkında Nielsen Araştırma şirketi tarafından yapılan bir araştırmanın sonuçları oldukça ilginç:

  • 18-29 yaş aralığındaki kullanıcıların, yetişkin e-kitap korsanlarının yüzde 41’ini oluşturuyor.
  • 30-44 yaş aralığındaki kullanıcıların, toplam korsan nüfusunun yüzde 47’sini oluşturuyor.
  • 45 yaş üzerindeki kullanıcılar ise kalan yüzdelik dilimi oluşturuyor.
  • Özetle, e-kitap korsanlarının önemli bir çoğunluğu orta yaş ve üzerindeki kişilerden oluşuyor.
  • E-kitapları korsan yollarla edinenlerin yüzde 70’i en az bir üniversiteden mezun olmuş. Hatta yüzde 32’si, üniversiteden sonra da yüksek öğrenime devam etmiş.
  • Korsan kitap indirenlerin gelir düzeyinin yüksek olduğu göz önünde bulundurulduğunda, korsan e-kitap indirmenin asıl nedeni kitapların maliyeti değil; korsan e-kitapların kolayca indirilebilmesi ve dijital içeriklerin ücretsiz olması gerektiğinin savunulması.

Araştırmanın tamamına korsanla mücadele eden digimarc şirketinin sitesinden ulaşılabilir: https://www.digimarc.com/resources/ebook-piracy-study

Fransa Milli Kütüphanesi’nin Richelieu binası kapılarını okuyuculara yeniden açtı

Kökleri Fransa Kralı Charles V dönemine uzanan ve dünyanın sayılı kütüphanelerinden biri olan Bibliothèque nationale de France yani Fransa Milli Kütüphanesi’nin her yıl büyüyen koleksiyonunda yaklaşık olarak 180 bin el yazması ve 14 milyon kitap bulunuyor.

Bibliothèque nationale de France’in binası, sayfaları açık kitaplara benzeyen “L” harfi şeklinde tasarlanmış. Her biri 22 katlı olan kütüphanenin 4 kulesinin ismi: Zamanlar Kulesi, Kanunlar Kulesi, Sayılar Kulesi ve Harfler Kulesi’dir.

Kütüphanenin Rue de Richelieu’da bulunan Richelieu binasının, 2011’de başlayan ve ünlü Fransız mimar Bruno Gaudin tarafından planlanan restore çalışmaları tamamlandı ve okuyucuları yeniden ağırlamaya başladı.

Görsel

Postcrossing’e kardeş geldi: Bookcrossing

Dünyanın birçok yerinden posta kartı atmayı ve almayı sevenleri buluşturan postcrossing’den sonra şimdi de ‘bookcrossing’ isimli kitap paylaşım ağı kuruldu.

Kitapseverlerle paylaşmak istediğiniz kitabı, internet sitesi adresi üzerinden kaydederek, kitabınıza özel bir etiket oluşturup Kitabınızı etiketleyip başka bir okur ile buluşması için şehirde herhangi bir noktaya bırakıyorsunuz, böylece kitabınız bookcrossing sayesinde gezmeye başlıyor.

Detaylı bilgi için: www.bookcrossing.com

Türk Edebiyatı’nın Şairi Azamı: Abdülhak Hamit Tarhan

Abdülhak Hamit Tarhan

1852’de İstanbul’da Bebek’teki Hekimbaşı Yalısı’nda köklü ve eski bir ulema ailesinin ferdi olarak dünyaya geldi. Babası, tarihçi ve diplomat Müverrih Hayrullah Bey, annesi Kafkasya’dan kaçırılmış bir cariye olan Münteha Hanım’dır. Ailenin dört çocuğundan üçüncüsüdür (Diğerleri sırasıyla Fatma Fahrünnisâ Hanım, Abdülhâlik Nasuhi Bey ve Mihrinnisâ Hanım’dır).

Bebek Köşk Kapısı’ndaki Mahalle Mektebi’nin ardından bir süre Rumelihisarı Rüştiyesi’ne devam etti, daha sonra evde özel dersler alarak yetişti. Kendisine özel ders veren hocalardan Hoca Tahsin Efendi’nin üzerinde büyük etkisi oldu. 10 yaşındayken ağabeyi Nasuhi ile birlikte Paris’e Milli Eğitim müsteşarı olarak eğitim sistemini inceleyen babasının yanına gönderildi ve eğitimine orada devam etti. 1864 yılında Paris’ten İstanbul’a döndü. Gördüğü tek düzenli tahsil, Paris’teki bir buçuk senelik tahsilidir. Yurda döndükten sonra Robert Kolej’e girdiyse de asıl öğrenimini evde özel hocalardan aldı. Henüz çocuk yaşta iken usul-adap öğrenmek için bir okul vazifesi gören Bab-ı Ali Tercüme Odası’nda katip olarak çalıştı. Bir yıl sonra babasının Tahran büyükelçisi olarak atanması üzerine onunla birlikte Tahran’a gitti. Farsça öğrendi ve İran edebiyatını tanıma fırsatı buldu.

Babasının ölümü üzerine 1867’de İstanbul’a dönen Abdülhak Hamit, memuriyet hayatına Maliye ile Şûrâ-yı Devlet Mektubî Kalemlerinde devam etti.Mektubî Kaleminde Ebüzziya Tevfik, Samipaşazade Sezai ve Baha Bey gibi devrin edebiyatçılarıyla arkadaşlık etme fırsatı buldu. 1873’te Recaizade Ekrem ile tanıştı ve yazarı “ikinci üstadı” olarak kabul etti (Birinci üstadı, dönemin genç yazarlarını etkisi altına alan Namık Kemal’dir). Bu arada Tahran hatıralarını anlatan “Maceray-ı Aşk” adlı ilk eserini yazdı.

1874 yılında Edirne’de ağabeyi Nasuhi Bey’in konağında Pirizade ailesinden on üç yaşındaki Fatma Hanım ile evlendi ve onunla beraber İstanbul’a döndü. Çiftin Abdülhak Hüseyin ve Hamide adında iki çocuğu oldu. Abdülhak Hamit, evliliğinin ilk yıllarında ilk şiirlerini yazdı. Ahmet Vefik Paşa, içinde atasözleri bulunan bir oyun yazmasını önermişti. Düğünden birkaç ay sonra onun öğüdüne uygun olarak Edirne’de “Sabr ü Sebat” adlı oyunu yazdı. “İçli Kız”, “Duhter-i Hindu” “Garam” ve “Sardanapal”, “Nazife” gibi eserleri bu dönemde verdi. Büyük bir üretkenlikle birbiri ardına çıkardığı kitapları geniş yankı buldu, ünü Osmanlı ülkesine yayıldı.

Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde ve Cumhuriyet Türkiye’sinin ilk yıllarında eserler vermiş, modern edebiyatın doğuşunda etkin bir isimdir. Köklü ve eski bir ulema ailesinin ferdi olarak dünyaya gelmiş, hayatının her döneminde yüksek mevkilerde bulunmuş, dünyanın birçok yerini görme fırsatı yakalamış, çağının büyük ve güçlü bir sanatçısı sayılmıştır. Tanzimatı, Birinci ve İkinci Meşrutiyetleri ve Cumhuriyeti gören; bu devirlerdeki Tanzimat, Edebiyat-ı Cedide, Milli Edebiyat ve Cumhuriyet devri edebiyatlarını yakından tanıyan sanatçı Türk edebiyatında Şair’i Azam (Büyük Şair) sıfatı ile anılır (Bu sıfatı ilk kez Süleyman Nazif kullandı). Uzun seneler diplomat olarak hem doğu hem de batı ülkelerinde bulunması nedeniyle iki edebiyatı da tanımış; Türk şiirine batıdan yeni konular, serbest düşünce ve şekiller getirirken; batı yazarlarından etkilenerek yazdığı oyunlarla Türk tiyatrosuna felsefi düşünceyi sokmuştur.

Bütün arzusu Paris’e gitmek olan Hamit, Berlin sefaretine atandığından bundan memnun olmasa da Paris yoluyla Berlin’e gitmeye karar verdi; ancak bu arada ağabeyinin Rize’ye tayin olduğunu öğrenince karısının ve çocuklarının durumunu öğrenmek için İstanbul’a döndü. Bütün ailenin Nasuhi Bey ile Rize’ye gitmesine karar verilince onlarla birlikte gidip Batum, Kırım yolu ile Berlin’e gitmeyi düşündü. Yolda Kırım Savaşı’nın yapıldığı yerleri görme fırsatı buldu ve şehit Türk askerlerinin bir mezarı olmadığını görünce “Sivastapol Manzumesi”’ni kaleme aldı. (Şiir, sonradan “İlham-ı Vatan” adını aldı)

1881’de Poti şehbenderliğine (konsolosluğuna) atanan ama beğenmeyen Hamid, birkaç ay sonra Yunanistan’ın Golos şehrine atandı, burada karısı Fatma Hanım ile beraber üç yıl kaldı. 1883’te Bombay konsolosluğuna atandı. Hasta olan karısına havasının yarayacağını düşünerek bu görevi kabul etti. 3 yıl kaldığı Bombay’da doğanın güzellikleri coşkun şiirler için ilham verdi. Ancak Fatma Hanım’ın durumu iyileşmeyip verem teşhisi konulunca ailesi ile İstanbul’a doğru dönüş yoluna çıktı. Fatma Hanım, İstanbul’a varamadan Beyrut’ta vali olan Nasuhi Bey’in konağında hayatını kaybetti (1885). Şair, Beyrut’ta kaldığı kırk gün boyunca her gün Fatma Hanım’ın mezarını ziyaret etti ve ünlü şiiri “Makber ‘i” yazdı. Makber’in yayımlanması ile ünü birden arttı, imparatorluk sınırlarına çıktı. O güne kadar düzyazı alanındaki eserleriyle tanınan Hamit, eşinin ölümünden sonra şairliği ile anılır oldu.

İkinci dönem Tanzimat edebiyatının en verimli, üretken, kudretli yazarlarından olan Abdülhak Hamit, modern edebiyatımızın kurucularındandır. Doğu ile Batı arasında bir köprü olabilecek kadar kuvvetli bir kültüre sahiptir. Abdülhak Hamit Tarhan, şiirde tezatlara, şaşırtmacalara çok yer vermiş; lirik-felsefi bir anlayışla yazmıştır. Günlük hayat, ölüm, metafizik düşünceler, tabiat, aşk, vatan sevgisi gibi konuları işlemiştir.

Türkiye’de geniş yankılara yol açan “Şair-i Azam” adlı şiirini Tanin Gazetesi’nde yayımladı. Hamit, Şairi-i Azam şiirinin yayımlanmasının ardından Ankara hükümetinin devreye girmesiyle İstanbul’a geldi. Kendisine Ankara hükümeti tarafından maaş bağlandı ve belediyenin tarafından İstanbul’da Maçka Palas’ta bir daire sağlandı. Bu arada 1920’de eşi Lüsyen Hanım’dan dostça ayrılmıştı. Bir İtalyan kontu ile evlenen Lüsyen Hanım ile yazışmayı sürdürdü. 1922’de “Ruhlar”, 1923’te “Garam” ve 1924’te “Yabancı Dostlar”’ı yayımlandı. 1925’te “Arziler” ile “Cünün-ı Aşk” basıldı; aynı yıl 73. doğum yıldönümü Galatasaray Lisesi’nde Samipaşazade Sezai ile Halid Ziya’nın da bulunduğu bir törenle kutlandı.

TBMM III., IV. ve V. dönemlerde İstanbul milletvekili olarak görev yapmıştır. 12 Nisan 1937’de Maçka Palas’ta hayatını kaybetti. Ulusal cenaze töreniyle Zincirlikuyu Asri Mezarlığı’na gömüldü. Bu yeni mezarlığa gömülen ilk kişi o oldu.

Abdülhak Hamid Tarhan'ın tüm eserlerini incelemek ister misiniz?

Hayatta Kalanlar için Faydalı Bilgiler

Dünyanın sonunu konu alan birçok film çekildi, birçok kitap yazıldı. Amerika Birleşik Devletleri’nin Kuzey Carolina eyaletindeyse, olası kötü bir senaryoda, dünya nüfusunun büyük çoğunluğu yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalır ve teknoloji insanlığın imdadına yetişemezse diye düşünülerek Survivor Library adında bir kütüphane kuruldu.

Survivor Library’nin arşivi insanlığa medeniyeti yeniden inşa etmesi için kaynak olacak gösteren 7000 kitaptan oluşuyor. Kütüphanenin kataloğuna göz atmak isteyenler bu tarafa: survior library arşivi.