Savaşın Modern Gemileri

Modern Harp Gemileri
Modern Harp Gemileri

İnsanlar, klasik manada ilk gemiyi yaptıklarından bugüne kadar denizde kendilerine uzakları yakın eden bu vasıtaları geliştirmesini bildiler. Ama 19. yüzyıla gelindiğinde deniz vasıtalarındaki teknolojik gelişim, Sanayi İnkılabının da rüzgarını arkasına alarak, muazzam bir ivme kazandı. Harp sanayisindeki ilerlemeler sayesinde gemiler; adeta savaşın dehşetini karalara yakın eden, yeri geldiğinde bir ada cesametiyle düşmanın karasularını tahakküm altına alan, yüksek ateş gücüyle her orduyu zafere ulaştırabilecek bir güce erişti. Peki, insanlık tarihi düşünüldüğünde oldukça kısa denilebilecek bir zaman dilimindeki (1850’den günümüze kadar) bu hızlı değişim nasıl gerçekleşti? Ele alacağımız “Modern Harp Gemileri” isimli eser bu soruya cevap arar.

Eser, her ne kadar böylesine mütevazı bir soruya cevap arıyor gibi gözükse de, ele alınan araştırmanın altyapısı incelendiğinde fazlasını içerdiği görülür. Bir kere eserle hedeflenen amaçlar çok katmanlı yapısıyla dikkat çeker. İlk aşamada eser, araştırılan konu üzerinde akademik yönelimi olmayan, denize tatil bölgesi mesabesinde bakan okura tarihi malumat kazandırır. Özellikle, objelerin tarihine dokümanter şekilde yaklaşarak ilgiyi merkeze çeken tarihi anlayışın hız kazandığı dönemimizde, geminin tarihini irdelemenin okurun ufkunu açacağını düşünmek gayet makuldür. Fakat gerek akademik gerekse de belgesel tarzı olarak, nesnelerin tarihine yönelen eserlerin ülkemizde fazla olduğu söylenemez. Ayrıca üç tarafı denizlerle çevrili, tarihi deniz zaferleriyle dolu bir milletin gemilere pek de öyle olmazsa olmaz gözüyle baktığı görülmez. Bu yüzden eserin gemiye ve denize olan ilgiyi arttırmak ve alandaki boşluğu doldurmak gayesiyle yazıldığını söylemek yanlış olmaz.

Teknolojik gelişimin hızlı bir biçimde yaşanması, terminoloji bakımından yeninin artışına neden olur. Bununla birlikte eskinin kemikleşmiş terimleri yenidünyada kendisine yer bulmak ister. Denizlerdeki hızlı değişimde de bu tarz terimsel karışımlar söz konusudur. Klasik gemilerden modern platformlara geçen süreçte bu tarz değişimler ilk kez kendisini sözlüklerde gösterir. Bu açıdan eserin gemicilik alanında eski-yeni-değişim üçgeninde önemli bir görevi ifa ederek bilgileri standardize ettiği savunulabilir.

Tabii denizler mevzu olduğunda, modern harp gemilerine gelinceye kadarki sürecin netleştirilmesi gerekir. Denizin, geminin ve harbin kesişim tarihinin bilinmesinin konuya yeterli bir ısınma sağlayacağı gibi konunun ana hatlarını da ortaya koyacağı muhakkaktır. Ayrıca eski ve yeninin mukayesesinin fazlasıyla didaktik olduğu düşünüldüğünde, konuya başlamadan önce malumat açısından zengin bir girişe gereksinim vardır. Bu sebeplerden hareketle yazar eserin birinci bölümüne “Gemicilik ve Deniz Harbi” başlığını vererek konuya giriş yapar.

Girişle (Birinci bölüm: Gemicilik ve Deniz Harbi) birlikte yazarın harp gemilerindeki gelişimi dört basamağa (İkinci Bölüm: Suüstü Gemileri, Üçüncü Bölüm: Sualtındaki Sinsi Güç, Dördüncü Bölüm: Uçak Gemileri ve Amfibi Gemiler) böldüğü fark edilir. Basitten karmaşığa evrilen bu sürecin, yazar tarafından bu şekilde ele alınmasının önemi eser okundukça fark edilir. Zira gemilerin teknik gelişimleri düşünüldüğünde, son aşamaya gelinceye kadarki süreç göründüğünden daha karmaşıktır. Denizde silahlarıyla donanmış her geminin, sırf benzer işlevi görüyor diye aynı etiketi aldığı malumdur. Oysaki her deniz platformu, farklı amaçların tahakkukunu sağlayacak şekilde gelişerek donanmanın ayrı bir işlevini yerine getirmek kastıyla değişir. Harp gemisi; kruvazör, firkateyn, torpidobot, korvet, hücumbot vb. şekillerde farklılaşır. Bu bağlamda donanmanın her bir bileşeni, tarihi rolü ve harp tecrübesi paralelinde anlatılır.

Gemicilik veya denizciliğin kendisine has bir dili, terminolojisi vardır. Üstelik bu dile alışmak öyle kolay değildir. Geminin bütün bölümleri ve gemide yapılan işlemler farklı şekilde isimlendirilir. En basitinden denizi konu eden tarihi romanda bile bu terminoloji insanı yorar. Ele aldığımız eserin akademik yapısı olduğu düşünüldüğünde dilin daha ağır olacağı tahmin edilebilir. Fakat bahsettiğimiz eserde bu sert dil ustaca yumuşatılır. Dipnotlarla verilen bilgilendirmeler ilk aşamada kolaylık sağlar. Alanın terminolojisine ait terimlerden bazılarının sık tekrar edilmesi, anlaşılmazlığının tekrarla ortadan kaldırılmasına neden olur ve beraberinde öğrenmeyi getirir. Yani kısaca eserin son sayfası kapatıldığında okura güzel bir denizcilik terminolojisi miras kalır.

Geminin tarihine vakıf olmak bir yerde denizin tarihini anlamaktır. Yazarın bu konuda da üzerine düşeni layıkıyla yaptığını belirtmek gerekir. Tarihi referans noktaları, gemilere etkisi bakımından, konuyla eşgüdümlü olarak gayet bilgilendirici bir formatta sunulur. Denizin savaşlarda başlı başına ayrı, hatta yeri geldiğinde en güçlü cephe oluşu vurgulanır. Yıllar süren denizlerdeki hakimiyet mücadelesinin köşe başlarında hangi stratejik hamlelerin olduğunu görmek okur için yeni tecrübedir. Devletlerin, Mahan’ın deniz hakimiyeti teorisini gerçekleştirmek uğruna ortaya koydukları performans ise uzayın fethiyle eş tutulacak bir yapıdadır. Uzayla denizin fethindeki benzerlikler, uçsuz bucaksız okyanuslara hükmetmeye çalışan insanoğlunun hikayesinden anlaşılabilir.

Denizlere hâkim olanın insan olmasına rağmen, gemilerdeki yaşama haklı olarak eserde yer verilmemiştir. İlk aşamada eseri eline alan okurun böyle bir beklentisi olabilir. Zira deniz harp tarihiyle ilgili belgesel özelliği gösteren görsel malzemelerde ya da yazılı metinlerde gemideki yaşama yer verilir ve böylelikle konuya ayrı bir albeni ya da çeşni katma yolu izlenir. Oysaki buna gerek yoktur. İnsan tarihe dair akademik eserler için bile fazlasıyla ele avuca sığmaz bir kavramdır. İşin içine anıların ve öykülerin girdiği bir anlatımda, nesnenin rolü bazen sıfıra iner ve bu da bağlamdan uzaklaşmaya neden olur. Bu yüzden yazarın insan konusundaki sükûtuna hak vermek lazımdır.

Eserin alanının fazlasıyla bakir olduğu ilk aşamada gözden kaçmaz. Zira ele aldığımız eserin benzerini elimizdeki literatürde bulmak güçtür. Konuyla ilgili savunma sanayiini ve askeri tarihi ilgilendiren akademik makalelerin bulunduğunu söylemek mümkündür. Ama geniş kapsamlı okur kitlesi için eserin benzerinin olduğunu savunmak zordur. Nesnel bilgi aktarımıyla Batı’daki benzerlerinden geri kalmayan eserin, askeri tarih açısından kıymetli bir kaynak olduğunu söylemek abartı değildir. Hatta deniz harp okullarında okuyan öğrenciler için nitelikli bir ön okuma olacağı kolaylıkla tahmin edilebilir.

Sonuç olarak, eserde anlatılan her bir deniz harp platformu hakkında detaylı bilgi edinmek mümkündür. Çünkü ele alınan her bir platform tüm yönleriyle masaya yatırılmıştır. Adeta bir insan gibi tasvir edilen gemilerin boyları, enleri, ağırlıkları, süratleri, mürettebat sayıları, savaş güçleri, tarihi operasyonel faaliyetleri, savunma özellikleri vb. belirtilmiştir. Bu çok yönlü ve zengin anlatım sayesinde okurun ciddi bir bilgi birikimine erişeceğini ifade edebiliriz.

Zafer Saraç

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here