Başarı Madalyonlarının Arka Yüzü

Outliers
Outliers

Kitap ilk bakışta isminden ötürü, başarılı insanlar hakkında yazılmış bilindik kitapların herkesin ezberden söyleyebileceği savlarını anlatıyor sanılabilir. Evet, tüm başarıların ardında ezberden söyleyebileceğimiz: çok çalışma, yeteneğini doğru kullanma, yılmama vs. gibi unsurlar muhakkak yer alıyor. Fakat çokça ihmal edilen, belki de bilinçli olarak ihmal ettiğimiz başkaca şeyler de var.

Hayatta sıfırdan başlayıp, bir şeyler için didinip başarı elde etme hikâyeleri; -hatta işi biraz zor getirelim- bir şeyler için didinip de başaramadıktan sonra yılmayıp tekrar didinip başarı elde etme hikayeleri; -yetti mi yetmedi biraz daha çetrefilli olsun- didinip başaramayıp yenilmek, biraz daha didinip yine yenilip ama daha güzel yenilip bir daha didinip çok daha güzel yenilme hikayeleri hep tatlı gelir. Hepimiz bu hikâyelerle büyüdük, hepimize genellikle çabanın tek başına yeterli olduğu hikayeler anlatıldı motive olmamız için. Tabii çabanın kutsanmasının kapitalist propaganda öğretisi olarak da ayrı bir yeri muhakkak var, ancak buna bu yorumda girmeyeceğim. Öğretmen öğrencisini, patron işçisini, arkadaş arkadaşını, TED konuşmacısı üniversite mezunu işsizleri bu hikâyelerle motive etmeyi denedi bunca zaman. Bunlar elbette ki iyi niyetli anlatılardı. Azimli olmaya teşvik etmek elbette güzel ve de olmazsa olmazdır. Fakat bir yerde gerçekçi olmak gerek. Dünyada yüzbinlerce insan çocukluktan itibaren “çizginin dışındakilerden” olabilmek için didiniyor fakat bu payeyi alabilmiş olanların sayısı çok çok az. Senenin hangi ayında, hatta doğduğunuz ayın hangi gününde doğduğunuz, IQ puanınızın sayıca kaçın üstünde olduğu ve hatta kaç puanın altında olduğu (belli bir puanın altında olması da kitapta anlatılan hikâyeye göre avantaj teşkil edebiliyor), ailenizin mensup olduğu sosyo-ekonomik sınıf, kültürel kökenleriniz, doğmuş olduğunuz yüzyılın hangi çeyreğinde gençliğinizi yaşadığınız vs. birçok etken, en az gösterdiğiniz çaba kadar “çizginin dışında” olabilme ihtimalinizi etkiliyor. Ayrıca yaşadığımız çağda artık bu tek başına çabayı kutsayan hikayelerin motivasyondan ziyade insanda yetersizlik psikolojisini tetiklediğini görür olduk. Bu kitap, işte başarı konusunda madalyonun arka yüzünü göstermeyi hedefliyor ve büyük ölçüde başarıyor. Başarı, aslında ihmal ettiğimiz çokça diğer etmenlerin de içinde bulunduğu bir bileşim. Yazar, kitapta bu tanımdan öte bir mesaj kaygısı gütmeksizin dengeli bir anlatım yoluna gitmiş. Bu eser ne başarısızlığa dair bir olumlama, ne de çizginin dışındaki insanların başarılarına dair bir küçümseme içeriyor. Sadece realiteleri ortaya koyuyor. Herhangi bir didaktisizm ve mesaj kaygısı yok. Çıkarılması gereken bir ders varsa onu da okura bırakıyor. En çok da bu yanını sevdim. Ve okumanın bana kazandırdığı en güzel şeylerden biri: kendimi yeterliliklerim konusunda değerlendirirken daha gerçekçi ve ölçülü olmam gerektiğini anlamam oldu. Kitabın doğrudan mesaj vermemesi, didaktik olmaması ama dersler çıkarma adına çokça malzeme sunması da okura ihtiyacı olan şeyi kendi kendine bulma özgürlüğü veriyor.

Yazarın anlattığı her bir faktör için seçtiği insanlar ve hayatlar çok isabetli olmuş. Bunların ayrıca birbirinden çok farklı alanlarda uğraşlar vermiş kişiler olması anlatıma büyük ölçüde zenginlik katmış. Çok incelikli bir derleme. Ayrıca birbiriyle çok benzer şeyleri anlatmasına rağmen üslubu sıkmıyor, tekdüze gitmiyor: bu, bu türden metinler için önemli bir yazar başarısıdır. Çeviriyi de ayrıca güzel buldum. Yalnızca yayınevinin kitabın yazı boyutunu biraz daha büyük olarak basmasını dilerdim.

Başarı konusunda saplantıları olduğunu düşünen yahut kendisini yetersiz bulmaya meyilli olan kimselerin, hatta herkesin bu kitabı en az bir kere okumasını öneririm. Ayrıca kitaba giriş kısmında anlatılan Roseto hikâyesi de çok etkileyici. Kitabın ana fikrinden bağımsız ama çarpıcı ve dost meclislerinde anlatıldığında güzel bir etki uyandıracak ve dikkatleri üzerinize çekecek bir hikâye. Kitabı beğenmeseydim bile sırf o hikâyeye rastlamam “kitabı iyi ki okumuşum” diyebilmem için yeterli olurdu. Gladwell bu kitabında herkesin kanıksadığı bazı meselelere, tabir yerindeyse “galat-ı meşhur olgulara” biraz daha yukarıdan ve geniş perspektiften bakabildiğini ortaya koymuş. Eminim ki birçok okurda da diğer kitaplarına dair bir tecessüs uyandıracaktır bende uyandırdığı gibi.

Hüseyin Furkan Karamekik

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here