Şizoid sanrılar içerisinde bir yazarın gölgesine yazdığı hikaye

Kör Baykuş
Kör Baykuş

Huzursuz bir ruhun, derin kaygılar ve korkular içeren kitabı. Sadık Hidayet, Modern İran Edebiyatı’nın huzur bulmamış ruhu ve bir intihar ile süslenmiş yaralı ve dertli çocuğu. Okuduğum ilk kitabı “Kör Baykuş”, yaralarla acı dolu bir kitap. Kitaplar zihinde değişik duygular bırakır, işte bu kitap da bende karanlık, küflü, korku dolu, nemli, hayal kırıklıkları olan, acılı, yaşama küskün, huzursuz ve melankolik duygular bıraktı.

“Ruhu cüzzam gibi yalnızlıkta yavaşça yiyip bitiren yaralar var hayatta”(s. 7) cümlesiyle başlayan bir kitap çiçekleri, güzellikleri anlatmayacaktır elbette.

Kaç kişi kendi karanlık dünyasını bu derece ifşa edebilir. Kimdir Kör Baykuş? Kendisi mi acaba? “Sadece gölgem için yazıyorum.”(s. 8) ifadesi kendi varlığını mı bu dünyada yadsıyordu. Kendisini kör baykuşa benzetip, “duvardaki gölgem aynı baykuş gibi olmuş, eğilmiş bir şekilde dikkatlice yazdıklarımı okuyordu. O muhakkak iyi anlıyordu. Sadece o anlayabilirdi.”(s. 77) söylemiyle yalnızlığını ve hayata yabancılığını mı anlatıyordu? İran’ın Kafka’sı, böcek değil ama “Baykuş” oluyordu.

Sembollerle dolu bir kitap; “parasını vermek için elimi cebime soktum. İki kıran, bir abbasiden fazla param yoktu. (s. 25)” diyerek neyi anlatmak istiyordu acaba. Kim bilir, belki de Hidayet bir şeylere dikkat çekmek istiyordu. Acaba yaşadığı bir aşk serüveninde iki defa intihar etmesi miydi anlatmak istediği. Kitabın her noktasında geçen “Mavi Nilüferler” neyi temsil ediyordu? Yeniden doğuş muydu anlatmak istediği? Yoksa karanlık dünyasının tek güzelliği miydi?

Kitabı okurken geçmiş, gelecek, şimdi, rüya ve gerçek hepsi birbiri içinde. Anlatılanlar gerçek miydi yoksa afyonun etkisinde şizoid yansımalar mı?

Kitaba baktığımızda hikâyenin ana karakteri ebeveynleriyle sorunludur. Bu sebeple de çevresiyle de sorunlar yaşar. Tabut benzeri odasında yalnız yaşar. Hikâyede anlatıcı yani kendisi vardır, bir kız çocuğu vardır sevmiştir onu sonrasında öldürmüş, parçalara ayırmış, gözlerinin resmini çizmiş ve gömmüştür. Sonra fahişe diye hitap ettiği sütannesinin kızı olan eşi vardır. Bir de gülüşüne sinir olduğu yaşlı eskici ve kasap. İşte tüm hikâyenin karakterleridir bunlar. Hikâyenin sonunda ise tüm erkekler yaşlı eskiciye, bütün kadınlarda tek bir kadına, eşine dönüşür. Varın kitabı okuyun ve şizoid duyguları hissedin derim.

Murat Gökçek

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here