Orta Çağımız yoktu fakat neyimiz vardı ve bugüne ne kadarını taşıyabildik?

Neden İslam’ın Orta Çağı Yoktu?
Neden İslam’ın Orta Çağı Yoktu?

“Neden İslam’ın Orta Çağı Yoktu?” haklı sorusu; İslam coğrafyasına ve İslam inancına gönül verenlere geçici bir özgüven ve tarihi gurur yaşatsa da devam eden süreçte, yeni bir çağa ayak uydurulamadığı, Orta Çağ’ı kapatıp, yeni bir çağı açan Fatih Sultan Mehmet döneminin devamında da her yönden kayıplara sürüklendiği ortadadır. Demek ki, bir devri “açmak” veya “kapatmakla” istenilen sonuç alınamıyormuş.

El Kindî, İbn Rüşd, İbn Haldun, Farabi, İbni Sina, Hârezmî vd. İslam düşünürleri; yaşadığı döneme, felsefe ve fen bilimleri alanında büyük katkılar sağlamış, eserleri diğer Avrupa dillerine de çevrilerek üniversitelerde okutulmuştur. Fakat düşünce ve çalışmaları; bazı din alimleri tarafından, dine aykırı/sakıncalı bulunarak, küfürle itham edilmişlerdir. Gözü kör edilen, canından olanların da olduğu bu devirde; büyük bir kırılma yaşanmış, bilim, düşünce, kültür ve sanat çalışmaları gerilemiştir. Yakılan orijinal kitapların ancak Avrupa’da yabancı dillerdeki nüshalarına ulaşılabilmiştir. Bu da gösteriyor ki; Avrupa Orta Çağı terk etmiş, bizler de gönüllü olarak kabul etmişiz. Aralarındaki din, mezhep, güç ve iktidar kavgaları, orta çağ zihniyetinin ürünüydü. Savaşarak, öldürerek, dışlayarak birbirlerini yenemeyeceklerinin farkına vardıklarında; sorunu Avrupa Birliği organizasyonuyla çözmüşlerdir. Devamında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Savaş Suçları Mahkemesi ve BM teşkilatıyla; bilim, felsefe, demokrasi ve hukukun üstünlüğü; evrensellik, toplumsallık, resmiyet ve meşruiyet kazanmıştır.

İslam alemi, Orta Doğu ve bir kısım Asya ülkeleri; bu tür girişimleri gerçekleştirecek ortak bir bilince ulaşamadıklarından; adeta Orta Çağ’dan kalan düşünce mirasını bile paylaşmakta ayrışıyorlar. Bundan dolayıdır ki; slogan, kavram ve tarihi gerçekler; günümüze neyi taşıdığıyla anılır, anlam bulur.

Yaşantımıza, kazanımlarımıza, birikimimize, güvenlik ve refahımıza kattığıyla gözlemlenir ve tartılır. “Bizim inancımızda orta çağ yoktu” gerçeğine sığınmak, bizi sorumluluk ve sosyal ödevlerimizden muaf tutmuyor. “Yoktuysa o zaman ne vardı, bugüne ne taşıdı,” diye sorulduğunda, göğsümüzü gere gere cevap veremiyorsak, hatalıyız, ihmalkârız, kusurluyuz demektir.

İşte bu 162 sayfalık kitap; Alman asıllı, Prof. Dr. Thomas Bauer tarafından yazılmıştır. Arap dili ve edebiyatı, İslam tarihi alanlarındaki akademik araştırmalarını sürdürmektedir. Kitabında bu konuları, derinlemesine irdelemiştir.

“Neden İslam’ın Orta Çağı Yoktu?” sorusunun cevabı olarak; kitabın 143. sayfasında, 7 neden şöyle açıklanmıştır. Genel olarak “Orta Çağ”, özel olarak da “İslami Orta Çağ” terimlerinin kullanılmasından neden kaçınılması gerektiğine dair yedi neden belirtilmiştir: “İslami Orta Çağ” terimi: (1) belirsizdir, (2) hatalı çıkarımlara teşvik eder, (3) olumsuz çağrışımlarından sıyrılamaz ve bu nedenle sıklıkla karalayıcı olarak kullanılır, (4) İslam dünyasını egzotikleştirir, (5) ve aynı zamanda onu sömürerek tahakküm altına alır, (6) Nesnel bir temeli yoktur, çünkü Avrupa ve Ön Asya’da Geç Antik Çağ’daki dönüşüm süreçleri oldukça farklı ve çoğu zaman tutarsızdır, ve (7) çağların gerçek sınırlarını görmeyi engeller.

Bu anlatımların gerek ve gerçeklerini kitapta detaylı okuduktan sonra; yeni bir yol haritası çizmemiz, herkesin kabulleneceği bir melodi notası yazmamız kaçınılmazdır. Bu tür eserler; gözümüzün içine baka baka, bize çok önemli uyarılar yapıyor.

Okuyup, anlayanı, anlatanı, uygulayanı bol olsun diliyorum.

Ali Riza Malkoç

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here