Yaşam içinde olduğumuz bir hikaye…

Momo
Momo

Çocukların ve erişkinlerin dünyayı değerlendirişi hiçbir zaman uyuşmaz. Çünkü çocuklar dünyayı zihinlerinde kodlarken basitleştirirler. Erişkinler ise yaş hanelerine eklenen her yılla hayata bakış açılarını daha karmaşık bir duruma getirirler. Bu yüzden çocuklara addedilen hasletlerin birçoğu erişkinlerin karakterine eklemlenirse daha rafine insan profillerinin elde edilmesi mümkün olur. Bu yüzden erişkinlerin birçoğu çocuk olmaya öykünür. Zira hayatı çekilmez yapan kaygılar, çocuklar için sadece basit birer nüanstan ibarettir. Tabii sadece çocuk olmayı hayal etmek her erişkin için bazen yetmeyebilir. Hayalin bir çocuğun gözünden canlandırılarak, erişkinin bünyesindeki pasif hayallerin diriltilmesi gerekli olabilir. İşte tam bu noktada fantastik çocuk edebiyatının büyük yazarı Michael Ende ortaya çıkar.

Michael Ende’nin deyim yerindeyse film gibi bir hayatı vardır. 1929 yılında Almanya’da başlayan yaşamı entelektüel bir aile içerisinde geçmiştir. Babası gerçeküstü öğeleri benimseyen bir ressam Edgar Ende’dir. Onun çocukluğunun ve geleceğinin şekillenmesinden babasından miras aldığı yönlerin yazarlığına yansıması, bu nedenle pek şaşırtıcı olmaz. İkinci Dünya Savaşı’nın o kâbus gibi günlerinde çocuktur. Belki de ilerleyen zamanlarda bu denli güçlü fantastik yazınlarının ortaya çıkarmasında çocukluğunun o kara günlerinin psikolojik etkileri amildir.

Tabii Michael Ende’nin kalemini besleyen faktörler kadar kaleminin yılları ve sınırları aşan etkisi de önemlidir. Bu yazımızda ele alacağımız “Momo” isimli eseri de uluslararası çoksatanlar listesine girmiş, dünyada çok önemli bir sükse yapmıştır. Momo’nun bu başarısını belki de kaybettiği çocukluğunu arayan erişkinler sağlamıştır. Fakat bir gerçek var ki; fantastik üslubu benimsemeyenlerin dahi kitabı sempatik bulacaklarına şüphe yok. Çünkü edebiyatı fantastik yapan yazar kadar karakteri Momo ve onun hikayesi…

Momo’nun hayal perdesinden çıkıp fantastik zirveye ulaşan hikayesinde küçük bir çocuğun kendine has dünyası, her sayfada tecessüm eder. Her çocuk gibi Momo da o ciddi hayatın pek içinde olmak istemez. Ama hayatın ciddiyeti erişkinlerin onun dünyasına temasıyla kendisini gösterir. Momo dünyasını erişkinlerin istilasından korumak için onlardan dost edinir. Hayalleri olan bir çocuğun düşlerini sekteye uğratmayacak kadar masalsı ve hayatın içinden çıkan karakterler ilk aşamada Momo’ya sırdaş olurlar. Tabii erişkinler özgür hayalleri olan çocukları pek tasvip etmediklerinden; Momo’yu, o dostluğa ve sırdaşlığa ihtiyaç duyduğu, devasa dünyada belirli bir süre sonra tek başına bırakırlar.

Artık yalnızlığın dünyası fantastik unsurlar tarafından istila edilmeye müsait bir ortam olmuştur. Ende, bu aşamada artık öyküsünün kilit noktalarına gerçeküstü öğeleri yerleştirmeye başlar. İşin garibi Momo’ya ısınan okur çevreden gelen o inanılmaz etmenleri hiç yadırgamaz. Öncelikle soyut kavramların açılması gereklidir. Bir çocuk için belki de saat kadranındaki akrep ve yelkovan arasındaki kovalamaca kadar basit olan “zaman” kavramı; Ende’nin dilinde efsanevi bir düzleme oturur.

Zaman, çocuk için harcanmasında en ufak problem olmayan, müsrifliğin acı sonuçlar doğurmayacağı efsunlu bir kavram… İlk aşamada çocuk için çizilen zaman kavramı, satırlar ilerledikçe erişkinler içinde anlam ifade etmeye başlar. Aslında fantastik üslup zaman kavramı için harika bir kılıftır. Herhalde bütün sanat erbabı zamana kalıp biçmeye çalışırken zorlanır. Ama zaman kavramı erişkinlerin algıladığı düzlemden çıkarılıp, bir çocuk sevecenliği ile inşa edilmeye çalışılırsa; gören her göz için daha manidar olur.

Ende, soyut boyuta şekil verirken, çocuk hayal gücünün girift noktalarını kullanmaktan imtina etmez. İki farklı bakış açısıyla zamana şekil verir. O, erişkinlerin ve çocukların zaman algılarını yazdıklarıyla karşılaştırır. Böylelikle erişkin ve çocuk zaman kavramından payına düşeni alır. Sonrasında fantastik öğelerin ortaya çıkmasıyla zaman hem erişkin hem de çocuk için durur. Zamanın gerçek fonksiyonunu yadsıyan yazar için öyküsünün hedef kitlesi hiç olmadığı kadar geniş bir çapa ulaşır. Zaten Ende bir açıklamasında “benim kitaplarım 8 ve 80 yaş arasındaki tüm çocuklar içindir” demiştir. Sözün kısası Ende’nin öykülerinde herkes payına düşenleri aldıktan sonra ortak paydada birleşir.

Ayrıca Ende’nin okurun hayal dünyasının aktif olarak maceraya iştirak etmesi için fazlasıyla yardımcı olduğunu belirtmek gerekir. Ende kendi çizimleriyle konuya netlik kazandırmaya çalışır. Betimleme ve tasvirleriyle bezediği karakterleri, masal dünyasının içinde gerçek parıltılar sunarlar. Hayal ve ötesindeki karakterler ise zaman gibi soyut bir kavramın gerçekliği kadar satırlarda kendilerine yer bulurlar. Yani köken alınan kavramın soyutluğu hayalden ortaya çıkan soyut fantastik karakterlerin sırıtmasına mâni olur. Bu nedenle sigara dumanı gibi uçup giden zaman hırsızları ve zamanın patronu Hora Usta gibi karakterler; o bazen fazlasıyla muhayyel olan “zaman” kavramı kadar gerçektirler.

Aslında kitabın bir yerinde dediği gibi “bütün yaşam bir hikayedir ve biz de onun içindeyiz”. Tabii hayatın gerçekliği kadar onun karşısına koyduğumuz hayallerimiz de söz konusu… Hayalleri olmayan bir hayatın bir yanı eksik kalır. Çocukluk bizim hayatımızın yalnızca bir parçası değildir. Çocukluk hayatımıza ve kimliğimize sırlanmış bir gerçekliktir. Ve kendi gerçekliğimizi fark edebilmemiz için elimize bilinç altımıza ulaşabileceğimiz bir oltanın tutturulması şarttır. Bu olta Ende’nin romanı gibi eserlerdir. Ende tarzı yazarları ve çocuk edebiyatının bu tür eserlerini okuyarak, bilinçaltımıza olta atarız. Ve her satırla kendi çocukluğumuzu gerçek manada ise kendi kimliğimizi fark ederek yavaş yavaş su yüzüne çekeriz. Su yüzüne çıkanlar gerçek veya gerçeküstü olabilir. Çünkü hepimizin çocuk olduğu gibi hepimizin de hayal kurduğu da bir gerçektir. Hayallerimizin gerçeküstü olmasının da bir önemi yoktur. Yeter ki bizden ve bizim olsunlar.

Zafer Saraç

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here