Modern Zamanın Surnâme’si

Surname: Bir Osmanlı Macerası
Surname: Bir Osmanlı Macerası

“Osmanlı döneminde padişah çocuklarının doğum ve sünnet törenleriyle padişah kızlarının düğün törenlerini anlatan manzum, mensur ya da manzum-mensur karışık yazılan eserler” surnâme olarak adlandırılıyor.

Surnâme denilince aklıma ilk önce Seyyid Vehbî’nin yazdığı ve Sultan 3. Ahmed’in oğulları için yapılan sünnet şenliklerini anlattığı eser gelir. Sanatçı Levnî’nin hârikulâde minyatürleriyle bütünleşip anlam kazanan bu eser, şüphesiz Osmanlı el yazmalarının öne çıkan ve en bilinen örneklerinden (18. yy).

Prof. Dr. İskender Pala, yıllardır akademik alanda divan edebiyatı üzerine çalışmalar yapan bir yazar. Şah & Sultan, Od, Mihmandar, Katre-i Matem, Babil’de Ölüm İstanbul’da Aşk gibi çok okunan eserlerine son olarak Surnâme’yi ekledi. Yazar, “tarih boyunca zengin bir edebiyat türü olarak geliyor olması, biraz da genç okuyucuya böyle bir geleneğin varlığını anlatmak, hissettirmek” için kitabına bu ismi verdiğini ifade ediyor.

Roman kurgusu, ismiyle müsemma şekilde bir sultanın şehzadeleri için düzenlenen sünnet düğünü etrafında gelişiyor. Doğal mekân olarak payitaht şehri İstanbul’da gelişen olaylar, zaman olarak net bir tarihle ifade edilmese de devlette güç ve iktidar kavgalarının yoğun olduğu ve ekonominin Kanuni dönemindeki gibi parlak olmadığı bir dönemde geçiyor denilebilir. Olaylar, İstanbul’da geçtiği için Fatih öncesi olmadığı muhakkak. Açıkçası yazar için konunun hangi sultanın döneminde geçtiği aslî bir unsur değil:

“…bir kurgu yaptım. Osmanlı’da herhangi bir sultanın düğünü olabilir. Surnâme’nin, düğün kitabı olmak bakımından biraz da sevinç, keyif ve eğlenceye kapı aralayan bir tarafı vardı (…) Kitabı okuyup son sayfaya geldiğinde okurlar bir şeyler öğrenmeli fikrini hep taşıyorum. Osmanlı hayat sistemi içerisinde eğlencenin de var olduğunu ve bunun da belirli bir seviye taşıdığını, bu seviyeyi düşürmek ya da düşürmemek konusunda herkesin kendini sorgulaması gerektiğini anlatmaya çalıştım. Bugünkü topluma, ‘Sizin atalarınız böyle eğlenirdi’, ‘Böyle âşık olurdu’yu göstermek istedim (…) Ben bugünkü okuyucuya kendi kimliklerini ve sahip oldukları değerleri, aslında bulundukları aidiyeti, medeniyet kavramı içerisinde yer aldıkları tarafı ve buradan sıçramalar yaparak geleceğe yürüyüşlerinin nasıl olması gerektiğini anlatıyorum.”

Pala’nın bu eseri de diğer eserleri gibi hacimli. 400 sayfalık romanın sonunda, yararlanılan kaynaklar sıralanmış. Bu kaynakçadan, kurgusal da olsa ilgili tarihi dönemi gerçekçi bir şekilde yansıtmak için Osmanlı saray düğünleri, saat yapımı, iktisadi gelişmeler ve paranın değerinde yapılan değişiklikler (özellikle tağşiş konusu), Evliya Çelebi’nin Seyahatname’si üzerine ciddi bir ön okuma yapıldığını anlıyoruz.

Bu bilgiler, sadece okumakla yetinilmemiş, satır aralarına aşağıda olduğu gibi başarılı şekilde yerleştirilmiş: “Masada ve duvarlardaki malzeme zenginliğine baktı. Bir saat imalathanesinde olması gereken bütün her şey… Tezgâhtaki saate dokundu. Gözü köşede iki parça pamuğa ilişti. Bunlar guguk sesini dinlerken kulağındaki hassasiyeti sağlayan pamuklara benziyordu… Pamuklara uzandı. Kulaklarını tıkadı. Eline iğnelerden birini alıp ses tellerine uzandı. Zamanın içinde dalıp gitti.”

Sayfaları süsleyen başarılı karakalem çizimlerle de okurun zihnine ve gözüne hitap eden bir anlayışla adeta günümüze uyarlanmış bir surnâme ortaya çıkmış.

Kitap, tekmili otuz bölümden oluşuyor. Her bölümün baş kısmında küçük bir hikayecik yer alıyor. Bu güzel hikayecikler, bölüm öncesi biraz “spoiler” gibi. Roman, bir sabah namazı sonrası oluşturulan ve sultanın hazır bulunduğu divan toplantısıyla başlıyor. Sadrazam yönetimindeki ordu, zaferle neticelenen bir seferden dönmek üzere. Sünnet düğününün tertibine ilişkin vazife taksimi, gündemin öne çıkan maddesi. Yükün kime tevdi edileceği önem arz ediyor. Çünkü vazifeyi alan divan üyesi için bu durum, sultan tarafından bahşedilen ve kendi ikbali adına iyi değerlendirilmesi gereken, adeta başarılı bir satranç hamlesi farz ediliyor. Toplantının tam sona ereceği esnada divana acı bir haber ulaşıyor…

Eser, akıcı, anlaşılır ve bilgilendirici bir üslupla yazılmış. Tarihi roman meraklıları için kaçırılmaması gereken bir roman. İleride bir filme konu olması muhtemel eserlerden biri.

Zübeyr Yıldırım

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here