Eleştiri: Kumların Büyük Sessizliği

Kumların Kadını romanıyla ülkesinde büyük ses getiren yazar Kobo Abe Türkçe okurlarıyla buluştu. Yazar için varoluşçu edebiyatın mirasını günümüze başarıyla taşıdığı yönünde övgüler var. Japonların Kafka’sı olarak nitelenen Kobo Abe, okura bir kaçış öyküsü eşliğinde insanın toplum içinde yaşadığı sıkışmayı son derece yerinde metaforlarla aktarıyor.

Böcekler hakkında araştırma yapan kahramanımız nadir bulunan bir böcek türünü incelemek için yıllık izninin üç gününü geçirmek üzere, tuhaf bir kasabaya gelir. Kasabaya ayak basar basmaz onu karşılayan karamsar ve esrarengiz hava kendisini kurbanı olacağı olaylara sürükleyecektir. Kum fırtınasına teslim olmuş esaretin, köyü ziyaret eden yabancıları da içine kattığını anlayan romanın başkişisi için, her şey çok mu geçtir? Bu sorunun cevabını yazar bize erotik bir esaret ve her şeyi göze alan bir varoluş mücadelesi ile, klostrofobik bir atmosferde anlatıyor. Yazar bu atmosferi örmekte öyle mahir ki karakterin kurtuluş çabası bir anda sizin kişisel kurtuluş çabanız haline dönüşebilir.

Kumların Kadını, David Mitchell tarafından, “Elinizdeki kitap Kobo Abe’nin düşsel başyapıtı”, Time tarafından, “Akıllardan çıkmayacak Kafkaesk bir karabasan” ve  The New York Times tarafından “Abe, şaşmaz bir kesinlikle kahramanının sürekli değişen fiziksel, duygusal ve psikolojik durumlarını aktarıyor”  şeklinde yorumlanırken, Saturday Rewiew tarafındansa, “Okurlar Kobo Abe‘de Kafka’nın ve Beckett‘in insan ruhunun sıkışmasını anlatmaktaki ustalıklarını sezecekler” şeklinde övgüler almış.

Yazar, 1962’de Japonya’nın en saygın edebiyat ödüllerinden Yomiuru Ödülü’nü, romandan aynı adla uyarlanan film de 1964’te Cannes Film Festivali Jüri Özel Ödülü’nü kazandı.

Kitapta kuma hem bulaşıcı hem de sonsuzluğu kapsayıcı bir sıkıntıdan arınma çabasının işareti olarak metaforik bir anlam yüklenmiş. Şüphesiz, kum yaşam için elverişli bir madde değil ama taşıdığı durağanlık varlık için elzem mi?  Yaşamlarımıza da yansıyan bu tiksindirici rekabeti başlatan da sabit kalmaktaki ısrarımız değil mi? Sabit kalmayı bırakıversek rekabet de ortadan kalkacak belki. Ama bu büyük bir savaş. Herkesin etrafındaki, kafasındaki ve içindeki toplumla, birey olarak verdiği mücadele, onun bizi alt etmesiyle, pes ettirme çabasıyla şekilleniyor.

Kitapta sorgulanan bir başka varoluşçu sorun ise, aşkın bizi ne kadar dibe çekebildiği üzerine. Bir başka sorgulama ise teslim olmakla direnmek arasındaki netameli yolu irdeliyor.

Japon edebiyatının bu özgün eseri yer yer coşku ve gerilim eşliğinde bilinmeyenin çekiciliğine kapılan okuyucuya kumdan tuhaf bir dünyanın kapısını aralarken, cesaretin sorgulandığı, karanlığa çıkılmış bir yolculukta biletin yalnızca gidiş olabileceğini anımsatıyor.

Kumların Kadını’nı unutmayacağınız eserler listenize not edeceksiniz.

Bu yazı Çiğdem Aldatmaz tarafından yazılmıştır.

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here