Dünya tarihinin kritik dönemlerinde İngiltere’yi yönetmek herkesin harcı değil. Koşulları ülkesinin lehine çevirmesiyle ünlü Winston Churchill’in bir de ‘Nobel Edebiyat Ödülü’ var. Ödülü hak etmediğini söyleyecek kadar tarafsız. Edebiyat dünyasında değişimden endişe duyduğunu söyleyerek övgülere cevap verebilen bir yazar aynı zamanda: “İsmimin üzerine kazındığı madalya, 20. Yüzyıl dünya edebiyatında gerçekleşen olağanüstü bir şeye işaret ediyor… Gururluyum. Ama aynı zamanda şunu da kabul etmeliyim ki, beni seçme kararınız karşısında oldukça şaşkınım. Umarım doğru olanı yapmışsınızdır. Sizin de, benim de önemli bir risk aldığımızı ve bu ödülü hak etmediğimi düşünüyorum. Ancak sizin bu konuda bir endişeniz ya da şüpheniz yoksa benim de yok.”
Bir asra yaklaşan ömrüne kırk üç kitap sığdıran siyasetçi, Shakespeare’den sonra İngilizceyi en iyi kullanan yazarlar arasında zikrediliyor. Entelektüel birikimi, tarihteki ihtisasıyla hatırda kalan sayılı politikacıdan biri. II. Dünya Savaşı’nda ülkeyi yönetirken bine yakın tabloda ressamlığını da ispatlamış, sanatçı politikacıların başında geliyor.
Çok yönlü kişiliğine rağmen onu kültürel birikimiyle değil II. Dünya Savaşı’ndaki başarısıyla hatırlamak işten bile değil. Zira savaşın kaderini değiştiren hamlelerin beyin takımında yer alıyor. Stratejik hamleleri, diplomatik ilişkilere hâkimiyeti unutulur gibi değil. Özellikle Churchill’in 24 Aralık 1941’deki konuşması, ABD’nin savaşa girmesine yol açan Japonya’nın meşhur saldırısı Pearl Harbor’dan iki hafta sonraya denk geliyor. O tarihten sonra rüzgârın müttefikler lehine eseceği savaşta zaferin yakın olduğunu söylüyor başarılı politikacı. Çeviri Konuşmalar kanalı, bu defa yakın siyasi tarihe mercek tutuyor. Gülener Kırnalı’nın tercüme ettiği tarihi söylevden akılda şu cümleler kalıyor: “Eğer I. Dünya Savaşı’ndan sonra bir arada kalsaydık, güvenliğimiz için ortak önlemler almış olsaydık, bu lanet yeniden başımıza sarılmazdı. Bu felaketlerin üçüncü defa başımıza gelmemesi için bir şeyler yapmak, başta kendimize, çocuklarımıza ve perişan olmuş insanlığa borcumuz değil midir?”
Bu içerik Süheyla Sancar tarafından yazılmıştır.