Seksen Bir İl Seksen Bir Roman

İlk satırda seyrü sefere çıkaran kitaplar vardır. Nalınları etrafa dağılan yaramaz çocuk gibi koşar gidersiniz peşinden. Bir bakmışsınız pamuk tarlasındasınız Çukurova’da. Bir bakmışsınız Kars’ta ayaz kesen bir otel lobisinde, sıkıntıdan patlıyorsunuz. Huzur ile Boğaziçi’nde salındınız misal kitap bitene dek. Mümtaz’ın Nuran kadar İstanbul’a da vurgun olduğu sır değil nihayetinde.

Kitaplara ve bu topraklara meftun her okurun aklından geçenleri sabırlı bir kitap kurdu fiile geçirdi bile. @aysenur isimli twitter hesabı uzun çalışmalardan sonra; Türkiye’nin roman haritasını çıkardığını ifade ediyor. Haritada bazı illerde kendi istediğiniz kitabı göremeyince hayal kırıklığı yaşayabilirsiniz. Misal “Hakkari’de Bir Mevsim”i haritanın güney doğu ribatına kondurulsun isteyebilirsiniz. Ama bakın Edgü’nün romanı “O” adıyla orada değil mi? Çalıkuşu’yla Bursa’ya oradan Zeyniler’e uzandınız bile.

Ankara’da Yakup Kadri’nin imzasını görünce tebessüm edeceğinizden kuşkunuz olmasın. Alıntılarla baş kentte buluyorsunuz kendinizi:  “Ankara; yalnız bu değil,” dedi. “Ankara, bizim için emsalsiz bir “energi” mektebi olmuştur. Sarp, yalçın ve çetin Ankara, içinde her rahattan mahrum olduğumuz, içinde zahmet, meşakkat çektigimiz Ankara, bize sabrı, tahammülü ve inkişafımıza engel bütün zıt kuvvetlerle geceli gündüzlü çarpışmayı öğretiyor…”


Karabibik İle Antalya’ya

Yaban İle Eskişehir’e

Cemo’nun yazgısını en son ne zaman düşünmüştünüz? Şimdi tam sırası, işte Tunceli’desiniz. “Hey! Huri! Zıpla görem… Gün çıkıyo be… Dihiy…’ diye bağırdı. Huri gözlerini yan açarak bir şeyler homurdandı. Sağ yanından sol yanına dönerek babasına sırtını çevirdi.” Karabibik’in şu yalın dilini anımsamaya bile vesile Türkiye’nin Roman Haritası.

Ancak projeyi hayata geçiren sanatçı, nesnel olmak iddiasını peşinen dile döküyor:” Haritayı ben hazırladığıma göre  benim seçtiğim romanlar olacaktır.” Sanatçının kendi çizimleriyle şekillenen haritadaki ufak tefek yanlışlıkların düzeltileceği aşikar.  Anadolu’da her beldeyle özdeşleşen nice kitap var. Sanatçı yalnızca seçmekte zorlandığını itiraf ediyor. Edebiyat manzumesi haritayı, şu adresten inceleyebilirsiniz. Sitede haritaya kondurulmuş romanlarla ilgili kısa tahliller de yer alıyor. Hangi şehire neden hangi romanın tercih edildiği anlaşılır hale geliyor. Romanların bazıları doğrudan o şehrin atmosferine geçtiği için tercih edilmiş. Bazılarının ise, kitabın baş kahramanın gönlünde taht kurduğu için seçildiğini görmek mümkün.

Tekirdağ, Mersin veyahut Karadeniz boylarını boynu bükük görünce üzülmeyin. Sitenin yapım aşamasında olduğunu hatırlatmış olalım.

Bu içerik Süheyla Sancar tarafından yazılmıştır.

Bir Görüşte Kitap: Sinekli Bakkal

Kitapyurdu.com ve Bir Yudum Kitap işbirliği ile hazırlanan, Bir Görüşte Kitap serisi ile sizlere kitapları en güzel şekilde tanıtmaya devam ediyoruz.

Halide Edib Adıvar’ın “Sinekli Bakkal” eserini bir görüşte tanımak için görselleri sırayla tıklayarak inceleyebilirsiniz. 📚☕️ #BirGörüşteKitap

Instagram’da görüntülemek için buraya👈

 

Çocuklara III. Dünya Savaşı’nı Yaşatmamak İçin…

Dünya tarihinin kritik dönemlerinde İngiltere’yi yönetmek herkesin harcı değil. Koşulları ülkesinin lehine çevirmesiyle ünlü Winston Churchill’in bir de ‘Nobel Edebiyat Ödülü’ var. Ödülü hak etmediğini söyleyecek kadar tarafsız. Edebiyat dünyasında değişimden endişe duyduğunu söyleyerek övgülere cevap verebilen bir yazar aynı zamanda: “İsmimin üzerine kazındığı madalya, 20. Yüzyıl dünya edebiyatında gerçekleşen olağanüstü bir şeye işaret ediyor… Gururluyum. Ama aynı zamanda şunu da kabul etmeliyim ki, beni seçme kararınız karşısında oldukça şaşkınım. Umarım doğru olanı yapmışsınızdır. Sizin de, benim de önemli bir risk aldığımızı ve bu ödülü hak etmediğimi düşünüyorum. Ancak sizin bu konuda bir endişeniz ya da şüpheniz yoksa benim de yok.”

Bir asra yaklaşan ömrüne kırk üç kitap sığdıran siyasetçi, Shakespeare’den sonra İngilizceyi en iyi kullanan yazarlar arasında zikrediliyor. Entelektüel birikimi, tarihteki ihtisasıyla hatırda kalan sayılı politikacıdan biri. II. Dünya Savaşı’nda ülkeyi yönetirken bine yakın tabloda ressamlığını da ispatlamış, sanatçı politikacıların başında geliyor.

Çok yönlü kişiliğine rağmen onu kültürel birikimiyle değil II. Dünya Savaşı’ndaki başarısıyla hatırlamak işten bile değil. Zira savaşın kaderini değiştiren hamlelerin beyin takımında yer alıyor. Stratejik hamleleri, diplomatik ilişkilere hâkimiyeti unutulur gibi değil. Özellikle Churchill’in 24 Aralık 1941’deki konuşması, ABD’nin savaşa girmesine yol açan Japonya’nın meşhur saldırısı Pearl Harbor’dan iki hafta sonraya denk geliyor. O tarihten sonra rüzgârın müttefikler lehine eseceği savaşta zaferin yakın olduğunu söylüyor başarılı politikacı. Çeviri Konuşmalar kanalı, bu defa yakın siyasi tarihe mercek tutuyor. Gülener Kırnalı’nın tercüme ettiği tarihi söylevden akılda şu cümleler kalıyor: “Eğer I. Dünya Savaşı’ndan sonra bir arada kalsaydık, güvenliğimiz için ortak önlemler almış olsaydık, bu lanet yeniden başımıza sarılmazdı. Bu felaketlerin üçüncü defa başımıza gelmemesi için bir şeyler yapmak, başta kendimize, çocuklarımıza ve perişan olmuş insanlığa borcumuz değil midir?”

Bu içerik Süheyla Sancar tarafından yazılmıştır.

Bir Görüşte Kitap: Saatleri Ayarlama Enstitüsü

Kitapyurdu.com ve Bir Yudum Kitap işbirliği ile hazırlanan, Bir Görüşte Kitap serisi ile sizlere kitapları en güzel şekilde tanıtmak istedik.

Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Saatleri Ayarlama Enstitüsü” eserini bir görüşte tanımak için görselleri sırayla tıklayarak inceleyebilirsiniz. 📚☕️ #BirGörüşteKitap 

Instagram’da görüntülemek için buraya👈

 

Kamusal Alan Hala Herkesin Değil

Kamusal alan tartışmaları Türkiye’de dar eksende sınırlı kalsa da toplumsal hayatın en mühim parçasından söz ediyoruz. Kimsenin dışında kalmadığı geniş mecra olarak idealize ettiğimiz bir kavram. Ancak bırakın pratiği, teori de dahi işin aslı bambaşkadır. Kavramın bize adres gösterdiği isim şüphesiz Jürgen Habermas. Pek tabii en bilinen eseri ‘Kamusallığın Yapısal Dönüşümü’ kitabı işin ABC’si. 1962 yılında ilk kez bu kavramı kucağımıza bırakan Habermas’tan başkası değil. Kitap kısa sürede taşları yerinden oynattı. Farklılıkları kabul edip bir arada yaşamayı savunanlar bu alana sağılmayacağını savundu. Toplumsal çeşitlikten yana olanlar, farklı olanın, ezilenin kendisine yer bulamadığı tanımlamayı ret etti.

Bugünkü tüm kamusal alan eleştirilerini, Habermas’ın attığı taşın hareleri olarak görmek mümkün. Politikadan sosyolojiye, hukuktan felsefeye kadar uzandı tartışmalar. Yazar, on sekizinci yüz yılda eleştirel aklın hala var olduğunu savunur. Sonrası malumunuz. Otorite ile temas için aracı kurumların, Kamusal alanın da ortaya çıkışının bu yüz yıla denk gelmesi tesadüfle açıklanamaz. Henüz burjuva kamusal alanı kitle iletişim araçlarıyla zapt edilmemiştir çünkü. İnsanların katılımıyla belirginleşen, düşündükçe, fikir alış verişi yaptıkça tanıma kavuşan bir etkileşim sahası ortaya çıkar. Hala yüz yüze iletişim hâkimiyetini koruyordur. İnsanlar henüz, tartışmaktan vazgeçmemiş, fikirlerini yaymak için gazetelerin işlevine inanıyordur. Hatta ‘fikir gazeteciliği’ yazılı basının önemli ayağıdır henüz.

Kamusallığın Yapısal Dönüşümü
Jürgen Habermas
İletişim Yayınları

Habermas, ‘Kamusallığın Yapısal Dönüşümü’ kitabında, öncelikle her sınıfın değil burjuvanın kamusal alanından söz edildiğini zihinlere zerk eder. Onun da sadece on sekizinci yüz yılla anılabileceğini izah eder. Bir sonraki çağda her şeyin renginin değiştiğini söyler. Kitle iletişim araçları yaygınlaştıkça, sohbet, tartışma, bir arada yaşama kültürü silikleşir. Bu dönem, iletişim denilince habercilikten çok tecimsel medya anlayışın akla geldiğini de unutmamak gerekir ona göre. İletişim araçları reklamlar aracılığıyla tüketimi besler durur. Kumaşların eskimesi için tuzlu sularda bekletildiği koşullardan, “daha iyi hissetmek için daha çok harcamak gerekir” noktasına gelinmiştir. Sadece mutlu azınlığa özgü tüketim anlayışı, herkesi pençesine çoktan almıştır. Habermas, kitapta gazetecilikteki dönüşümü bilhassa derinlemesine irdeler. Politize olmaya teşne kitleler, aynı araçlarla artık apolitik hale gelmiştir. Bulvar gazeteciliğini, nam-ı diğer ‘sarı gazetecilik’ yükselir. Bilgi yerine dolaşıma giren ‘haz’dır. Avrupa ve Amerika’dan hareketle gazetecilikteki değişimin, kamusal alanı nasıl etkilediğini etraflıca tartışan Habermas, enformasyon yığınları altında ezilen toplumun özel alan, kamusal alan ayrımını yitirdiğini de hatırlatıyor. Bütün bunlar olup biterken, tartışmaya dâhil olamayan, öznesi olamayan geniş zümrenin, kamusal alanı henüz inşa edilmemiş olandır. Çeviri Konuşmalar kanalının Türkçe’ye tercüme ettiği videoda onun demokrasi ve kamusal alana ilişkin fikirlerinden bir kesit var.

Bu içerik Süheyla Sancar tarafından yazılmıştır.

2017 ISBN İstatistikleri Açıklandı

TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) 2017 yılının ISBN (Uluslararası Standart Kitap Numarası) verilerini açıkladı. Dövize bağlı olarak yükselen baskı maliyetleri satış fiyatlarını devamlı yukarı çekse de artan taleple birlikte ISBN alınan materyal sayısı 2016’ya göre %10,8 fazlalaştı. Yayıncılar tarafından 2017 yılında; 58 bin 27 kitap, 212 elektronik kitap (DVD, VCD, CD), bin 767 web tabanlı elektronik kitap, 26 konuşan kitap (kaset, CD, DVD) ve 303 diğer olmak üzere toplam 60 bin 335 materyal için ISBN alındı.

Pastanın En Büyük Dilimi Eğitimin

Değişen sınav sistemleri ve sürekli yenilenen ders kitapları etkisiyle eğitim alanında hazırlanan materyaller pastanın en büyük dilimini oluşturuyor. 2016 yılına göre %16,6 artarak 17 bin 153’e ulaşırken aynı zamanda en fazla artış kaydeden birim oluyor.

E-Kitap’lara İlgi Düşük

Çıktığı dönemlerde basılı kitabın yerini alacağı söylenen E-Kitap’lara olan ilgi her sene azalıyor. Daha az maliyetli ve dağıtımı kolay gerçekleşen elektronik kitaplar yerine çoğu okur tercihini basılı kitaptan yana kullanıyor. Web tabanlı elektronik kitap sayısı 2016’da 2.697 iken 2017’de 1.767 olarak gerçekleşmiş. Bu %34,5’luk bir düşüş anlamına geliyor.

Popüler Tarihin Etkisiyle Kültür Kitapları Önde

Eğitimin dışındaki diğer alanlarda ise rekabet sürüyor. Birbirine çok yakın giden Yetişkin Kültür, Yetişkin Kurgu Edebiyatı ve Çocuk Kitapları arasında Kültür Kitapları az bir farkla öne çıkıyor. Özellikle son zamanlarda TV dizi-filmleriyle kitlelerin ilgisini üzerine çeken popüler tarih kitaplarının bu kategori altında yer almasının payı büyük. 2017 yılında yayımlanan eğitim dışında kalan materyallerin %19,1’i yetişkin kültür, %16,6’sı çocuk ve ilk gençlik, %16,3’ü yetişkin kurgu edebiyat, %13,5’i akademik, %6,1’i ise inanç konulu.

Nadide Kitaplar Müzayedesi 19 Mayıs’ta!

19 Mayıs Cumartesi Üsküdar, Nâ-dide Cafe’de yapılacak olan Nadide Kitaplar Müzayedesi kitapseverler için alternatif bir kitaba erişim kanalı olmayı ve kendi geleneklerini oluşturmayı başardı. Bu yüzden de 19 Mayıs’ta sekizincisi yapılacak olan etkinliğin kitap dostlarının ilgi odağı olmaya devam etmesi beklenmekte.

Müzayedemiz bir öncekiyle aynı saatlerde, yâni 16.00 – 19.00 arasında gerçekleştirilecek. Şu ana değin söz konusu kültürel aksiyonun parçası olmamışlar için belirtelim: mezkûr müzayede, kitabiyat sohbeti ve kültür performansı şeklinde cereyan ettiğinden, aslında ‘bir müzayededen fazlası’nı ifade etmekte.

Şu ana değin yaşanan pratiklerine bakıldığında, öncekiler gibi 19 Mayıs Nâdide Kitaplar Müzayedesi’nin de, katılımcılarına, bütün bir haftanın neden olduğu gerginlik, yorgunluk ve stresle başa çıkmaları hususunda, yardımcı olacağı söylenebilir.

Moderatör ve münadiliğini Ziyaver Şencan’ın yapacağı müzayedesinde yüzlerce değerli ve enteresan kitap, piyasadaki rayiç bedellere kıyasla, oldukça hesaplı başlangıç fiyatlarıyla açık arttırmaya çıkarılacak.

Unutmadan şunu da ekleyelim: müzayedede aşağıdaki linkte görsellerini ve kitabiyat bilgilerini paylaştıklarımızın dışında çok sayıda nadir ve değerli kitap daha salonda olan kitap dostlarının huzuruna, yine elverişli başlangıç fiyatlarıyla olmak kaydıyla çıkarılacaktır. 

19 Mayıs müzayedesine çıkarılacak kitaplardan bazılarının görselleri ve künye bilgileri için tıklayın lütfen:

Hem benzersiz bir kültürel etkinliğin parçası olmak, hem de, göz koyduğu nadir eserleri çok uygun fiyatlarla edinmek isteyen kitap dostları için 19 Mayıs Cumartesi Nâdide Kitaplar Müzayedesi kaçırılmaması gereken  bir fırsat gibi gözükmekte.

Etkinlik video kayıdı:

Na-dide Cafe Kroki

Müzayede Adresi:
Na-dide Cafe: Mimarsinan Mah. Selam-ı Ali Efendi Cad. No:47 Üsküdar, İstanbul
Haritada görüntülemek için buraya tıklayın.

Telefon: 0216 342 76 35

Müzayede Tarihi: 19 Mayıs 2018 Cumartesi • 16.00 – 19.00

Münadi / Moderatör: Ziyaver Şencan

Müzayedede Sunulacak Bazı Eserler

Kısa Kısa Kitap: 01

Kitapkurtları! Sizin için birbirinden güzide dört kitap seçtik ve #KısaKısaKitap incelemesi yaptık. ✍️ Haritadan hangi kitaba başlayacağınızı bulabilir, kitap detaylarını görmek için görselleri sırayla tıklayarak inceleyebilirsiniz. Keyifli okumalar! 📚

Kitapları detaylı incelemek için buraya👈

Instagram’da görüntülemek için buraya👈

 

Eleştiri: Kıskanılanlar Apartmanı’nda Bir Hapishane

Unutmanın Genel Teorisi
Jose Eduardo Agualusa
Timaş Yayınları

Kapının eşiğinden içeri bir koku sızıyor. Ne çimenlerin, ne de karanfilinkini andırıyor. Uzaklarda metruk binalarda birileri hararetli konuşmalar yapıyor. Dev bir süpürge sokakların tozunu kaldırmış gibi. Kapı kapalı neyse ki. İnce bir zevki yansıtan mimarisi var mekânın. Zarif ferforje merdivenler sokakla ev arasındaki sınırı temsil ediyor. Belirsizlik, korku eşiği atlayamıyor. Çatı katı Angola’nın başkenti Luanda’nın seyir terası gibi. Ludovica Fernandes Mano, buradan etrafı gözlese değişimi hissedecek, ama yapmıyor. O, kendini yalnızca dört duvar arasında huzurlu hissediyor.

Eli silahlı bazı adamlar sokakları arşınlıyor. Onlardan bazıları ‘kahraman’ diye söz ediyor. Ludo, dış dünyanın havai fişek gibi patlayan kahkahalarını duymamak için önce pencereleri kapatıyor. Sonra sokağa çıkmaktan vazgeçiyor. Köpeği Fantasma ile birlikte kendisine münzevi bir hayat kuruyor. Önce evdeki yiyecekler tükeniyor. Komşunun tavuklarından aşırmak, haftalarca doğru düzgün sıcak yemek kaşıklamamak sıradanlaşıyor. Avcılığı öğreniyor derken. Tıpkı Afrika’nın dirençli ilk sakinleri gibi, tabiata uyum sağlamayı hatırladığına şaşırmıyor. Terasa gelen güvercini avlamak için saatlerini harcadığında, nar ağacının meyveye durmasını beklerken de günler sıvıymışçasına akıp gidiyor. Dış dünya içeri giremesin diye duvar örüyor.  Lakin güvercin, cana yakın bir çocuk duvarları aşıyor.

Ölmeyecek kadar yiyor Ludo. Pencerenin ötesindeki her şeyi tehditkâr bulması onu daha da yalnızlaştırıyor. İsmini bilmediği böceklerden, radyodan gelen yabancı seslerden korkarak kendini hapsediyor. Arada bir somun buluyor masanın üzerinde, tecride rağmen coca cola şişesini fark ediyor. Yazar, marka ile roman arasındaki metoforik ilişkiyi bize bırakıyor. Birilerinin hala onu düşünmesi ne tuhaf!

Angolalı Yazar José Eduardo Egualusa’nın kitabı, ‘Uluslararası Dublin Edebiyat Ödülü’nü kazandı. Yazar ödülle kütüphane kurmayı hedeflediğini açıkladı.

Isınmak için eşyaları yakıyor. Kitapları, ama en çok bir grup Mucubal’in coşkulu halini resmeden tabloyu yakarken içi acıyor. Marx’ın deyimiyle, katı olan her şey buharlaşıyor. Ludo’nun aralıksız devam ettiği tek eylem yazmak. Yorgun düşene dek, kâğıt tükenene dek yazıyor: “Kısa satırlar yazıyorum / Dua eder gibi / Kelimeler kovulan şeytanların birlikleridir. Zarfları zamirleri kesiyorum / Bileklerimi sakınıyorum.” Böylece duvarlar birer müsveddeye dönüşüyor. Kendisine kurduğu hapishanenin kapısında, Predio dos Invejados yazılı: Kıskanılanlar Apartmanı.

Ludo’nun gerçek öyküsünü ustaca kurgulayan yazar José Eduardo Agualusa, Timaş Yayınları’ndan çıkan kitabın çevirmeni ise Sevcan Şahin.  Kitapta ne kan, ne de bombalanan evler var. Az değil, 1975-2002’ye kadar süren çatışma ve kaosun içinden çıkıyor Ludo’nun öyküsü. Buna rağmen, kelimelerinden ölüm değil hayat sızıyor dimağınıza. Kendisine yarattığı hapishaneden çıkmak teklif edildiğinde şu sözler dudaklarında şekillenen kadın yazarın hayatına tanıksınız çünkü: “Benim toprağım burası. Başka bir yurdum yok. Benim ailem bu çocuk, şu dışarıdaki mulemba ağacı, bir köpeğin hayaleti.” Portekiz’e karşı bağımsızlık mücadelesinde hayatını kaybeden milyonların turnusol kâğıdı sadece okuyacağınız. Eserleri otuz ülkede yayımlanan Agualusa’nın, “Unutmanın Genel Teorisi”; Körfez Savaşı’nın naklen izlendiği çağda, ölümü bir kadının kendine kurduğu tecrit hayatıyla anlamayı vaat ediyor. Bunun için bile övgüleri hak ediyor.

Bu içerik Süheyla Sancar tarafından yazılmıştır.