Mustafa Kutlu; yazarlığa başlama serüveninden Nurettin Topçu’nun düşünce dünyasına katkısına, öğretmenlik yıllarından ressamlık hayallerine, yazarken ilham aldığı yerlerden yazmak dışındaki uğraşı alanlarına kadar, okuyucularının en çok merak ettikleri konuları cevapladı.
Hatice Kübra Tongar’a; yazarlığa nasıl başladığından “Bağırmayan Anneler” seferberliğine, sosyal medya kullanımından nasıl ve nerede yazdığına kadar birçok soru yönelttik. İçtenlikle ve samimiyetle cevapladı.
Okurlarımıza umut, sağlık ve sevgi dolu bir 2020 dilerken, “2019’da Kitapyurdu’nda neler olmuş”u merak edenleri aşağıdaki infografik ile baş başa bırakıyoruz 🙂
Ahmet Ümit’e, yazarlığa nasıl başladığından Başkomiser Nevzat’a, şiirlerinden Aşkımız Eski Bir Roman’a, hobilerinden sosyal medya kullanımına kadar birçok soru yönelttik. İçtenlikle ve samimiyetle cevapladı.
Biliyoruz ki kediler, edebiyatçılar ve edebiyat severler için her zaman ayrı yeri olan bir konudur. Birçok yazar yaşamında, kelimelerinin arasında ve hayallerinde kedilere farklı biçimlerde yer vermiştir.
İtiraz eden, okuyucuyu kışkırtan ve tüm yazım kalıplarını reddeden bir yazardan “İçerdeki Kedi” gibi içindekileri ulu orta, samimiyetle açığa vuran bir metin beklemiyorsunuz. Ama Burroughs, tüm yazım hayatı boyunca nasıl ki alışılagelmiş anlatı biçimlerine karşı durmuşsa belki de bu son metninde, bu defa kendi anlatı biçimine bir karşı duruş sergilemiştir. Yeniyi denemekten vazgeçmeyen bir yazar için İçerdeki Kedi, “kendi için yeni” sayılamaz mı?
William S. Burroughs kitabında, yaşamının son yıllarını beraber geçirdiği Ruski, Smokey, Calico Jane ve Fletch ismindeki kedileriyle arasındaki ilişkiyi, gerçek ve hayal arasında bir ara bölgede yazarak anlatıyor. Metinlerin neresi gerçekten yaşanmış, neresi hayal edilmiş anlamak kolay değil. Kedilerle arasındaki ilişkiyi, bir kediyi belli belirsiz hatırladığı ilk çocukluk anısından başlayarak, çocukluk ve üniversite anılarından, hayatının son demlerini kaleme aldığı günlüklerinden faydalanarak anlatıyor. Bu sayede “İçerdeki Kedi”de, kedileri sayesinde Burroughs‘un yaşamına ve hayallerine aracısız biçimde bakma fırsatı elde ediyorsunuz: “”Eski mısırlılar kedilerini kaybettiklerinde yas tutar ve kaşlarını tıraş ederlermiş. Bir kediyi kaybetmek neden başka birini kaybetmek kadar dokunaklı ve yürek parçalayıcı olmasın ki? Küçük ölümler, ölümlerin en üzücüsüdür.”
Aslında metin boyunca kediler onun dünyasına açılan pencereler haline geliyor. Ve içeri bakıp bilmediğiniz bir Burroughs’u görme şansınız oluyor. Doğrusu metinde olmayan bir anlamı da metne yükleme haksızlığı yapmamak gerekir. Çünkü yazı üzerine yazmak da nihayetinde yazmaktır ve eninde sonunda her yazma eylemi gerçeğin bir çeşit dedikodusudur. Bu sebeple İçerdeki Kedi’yi okuyun. İçerdeki Kedi, anlaması zor kitaplar yazan Burroughs’a yeni başlayanlara bir şans tanıyacaktır: “Gri kedinin benimle bağlantı kurmak için onu yanında getirdiği açıktı. Beyaz kedinin çok teklifsiz olduğunu düşündüm ve onu eve almadım.”
Ölümcül Cehaletten Kurtaran Kediler
“… Etrafında üç küçük yavruyla anne kedinin de odun yığınının üstünde durduğunu görebiliyordum artık. Bana doğru süzülerek geldi ve kafasını elime sürttü. … O hareketin basitliği çok dokunaklıydı.”
“Kedilerimle aramdaki ilişki beni ölümcül ve her şeye nüfuz eden bir cehaletten kurtardı.”
“Fletch’in sevimliliğine dört yıldız veriyorum. Çoğu özellik gibi, sevimlilik de olmadığı şey ile tanımlanır. İnsanların çoğu hiç mi hiç sevimli değildir ya da sevimlilerse de sevimliliklerini çabucak geride bırakırlar… Zarafet, nezaket, incelik ve kendinin farkında olmama hali: Sevimli olduğunun farkında olan bir varlık çok geçmeden sevimsizleşir.”
“Bir kediyi sevmek için en uygun an yemek yediği andır. Köpekler içinse öyle değildir. Uyuyan bir kediyi sevmek iyidir. Uykusunda gerinir ve mırıldanır. Uyuyan köpeklere sakın dokunmayın.“
“Beni seven herhangi biri için herhangi biri olabilirim”