John Steinbeck’in Nobel Konuşması

YouTube’da sevilen yazarların görüntülü konuşmalarına Türkçe altyazı ekleyerek internet kültür arşivine önemli katkıda bulunan Çeviri Konuşmalar Kanalı, paylaşımlarına bir yenisini ekledi.

Fareler ve İnsanlar, Gazap Üzümleri gibi klasikleşmiş romanların yazarı John Steinbeck’in edebiyatçıların görev ve sorumlulukları üzerine yaptığı Nobel Ödül törenindeki konuşması edebiyat dünyasında büyük ilgi görmüştü.

John Steinbeck (1902-1968), kariyeri boyunca 16 roman, altı kurmaca dışı kitap ve iki kısa hikâye külliyatı yayımladı. 1962 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’nü “gerçekçi ve güçlü bir hayal gücüne dayanan yazım biçimi ve sıcakkanlı mizahı, sivri bir toplumsal gözlem gücüyle birleştirmesinden” dolayı aldı.

Ödül töreni konuşmasında Steinbeck’in Nobel Ödül töreninde yaptığı konuşmanın tam metni:

“Majesteleri, Prens Hazretleri, Min Vackra Fru, Hanımlar ve Beyler,

Çalışmalarımı bu yüce onura layık gördükleri için İsveç Akademisi’ne teşekkür ediyorum.

Kalbimde Nobel’i, çok saygı duyduğum diğer edebiyat insanlarından daha çok hak edip etmediğime dair bir şüphe var fakat ödülü aldığım için keyif ve gurur duyduğuma şüphe yok.

Bu ödülü alanların edebiyatın doğası ve gidişatına ilişkin kişisel veya akademik bir konuşma yapması gelenektir. Ancak içinde bulunduğumuz bu zamanda, edebiyatçıların öncelikli görevleri ve sorumlulukları üzerine düşünmek isabetli olacaktır.

Şu an burada bulunmak ve Nobel ödülünü almak öylesine büyük bir saygınlık ki; burada minnettar ve mahcup bir fare gibi tiz sesler çıkarmam değil, mesleğimden ve bu mesleği yüzyıllardır yapan birçok büyük insandan ötürü duyduğum övünçle, aslan gibi kükremem gerek.

Edebiyat, ne boş kiliselerde ilahilerini söyleyen cılız ve güçsüz rahiplerce neşredilmiştir, ne de dünyadan uzak kibirli papazların umutsuz bir oyunudur.

Edebiyat, konuşmak kadar eskidir. İnsanın ona olan ihtiyacından doğmuştur ve o günden bugüne bu ihtiyaç azalmamış, daha da artmıştır.

Halk ozanları, şairler ve yazarlar birbirlerinden ayrı ve müstesna değillerdir. Her şeyden önce; işlevleri, görevleri ve sorumlulukları, insanlık tarafından belirlenmiştir.

İnsanlık, gri ve kasvetli bir bilinç bulanıklığının pençesinde. Burada daha evvel konuşan selefim, büyük yazar Wiliam Faulkner’in söylediği gibi; bu evrensel korku trajedisi o kadar uzun zamandır devam etmekte ki artık ruhsal problemler kalmadı. Öyle ki; insan kalbinin kendisiyle olan çatışması, yazılmaya değer tek şey gibi görünüyor.

Faulkner, insanoğlunun zayıflıkları ve gücünün, çoğu insana göre daha fazla farkındaydı. Faulkner, bir yazarın varlık sebebinin büyük ölçüde korkuyu anlamak ve çözmek olduğunu çok iyi biliyordu.

Bu, yeni bir durum değil. Yazarın tarihi misyonu değişmedi. Yazar, ilerleme gayesiyle, ıstırap veren başarısızlıklarımızı ve hatalarımızı bizlere göstermekle; karanlık ve tehlikeli düşlerimizi deşip gün yüzüne çıkartmakla yükümlüdür.

Dahası, yazar, insanoğlunun kalbinin ve ruhunun tescilli yüceliğini, yenilgilere siper ettiği göğsünü, cesaretini, şefkatini ve aşkını göstermek ve bunları övmek için görevlendirilmiştir.

Zayıflığa ve umutsuzluğa karşı yürüttüğümüz bu sonsuz savaşta, bunlar umudun ve ilerlemenin parlak nişaneleridir.

İnsanın mükemmelliğine yürekten inanmayan bir yazarın ne kendini edebiyata adadığını ne de edebiyatta bir yeri olduğunu düşünüyorum.

Mevcut evrensel korku, bilgi düzeyimizdeki ileriye dönük sıçramanın ve fiziki dünyadaki bazı tehlikeli faktörlerin bir sonucudur.

Bu büyük adımın evreni anlamaya ilişkin diğer aşamalara henüz ulaşamadığı doğru ancak buradan bu aşamalara asla ulaşamayacağımızı düşünmek için hiçbir sebep yok. Aksine bunu yapabileceğimizden emin olmak yazarın sorumluluğunun bir parçasıdır.

İnsanlığın doğal düşmanlarının karşısında dikildiği uzun ve kıvanç dolu tarihi boyunca, bazen kesin başarısızlıklar ve tükenmelerle korkakça ve aptalca sahayı terk ettik ki bu terk edişler olası en büyük zaferlerimizin arifeleri olmuştur.

Şaşırmayacaksınız; bir süredir, kitaplarda yalnız ve düşünceli bir adam olarak tasvir edilen Alfred Nobel’in hayatını okuyorum. Nobel, patlayıcıların yıkıcı bir şeytaniliğe ya da yaratıcı bir iyiliğe dönüştürülebilecek gücünü başarıyla ortaya koymayı başarmış biridir. Fakat vicdan ya da muhakeme doğrultusunda bir seçim yapmamıştır.

Nobel, buluşlarının zalim ve kanlı amaçlarla istismar edilmesine şahit oldu. Hatta belki de araştırmalarının nihai sonucu olan sonsuz yıkımı ve en üst seviyedeki şiddeti bile öngörmüş olabilir. Bazıları onun zamanla şüpheci birine dönüştüğünü söylüyor ancak ben buna inanmıyorum. Bence bir kontrol, bir emniyet supabı icat etmeye uğraştı. Ve sanıyorum ki; nihayetinde bunun sadece insan aklı ve ruhuyla mümkün olduğunu tespit etti. Bana kalırsa; Nobel ödüllerinin kategorilerini belirleyen de onun düşünce yapısı olmuştur.

Bu kategoriler, insanlığın devam eden ve giderek artan bilgi birikimi ve dünyasını anlamak ve anlatmak için sunuldu -ki bunlar edebiyatın bizzat görevlerindendir. Ve bu görevler, insanın, kalan diğer her şeyin başlangıcı olan barışı tesis etme becerisini ispatlamak içindir.

Nobel’in ölümünün üzerinden daha 50 yıl geçmedi ama doğanın kilitli kapısı açıldı ve bize seçim yapmanın tüyler ürpertici sorumluluğu yüklendi.

Bir zamanlar Tanrı’ya atfettiğimiz birçok gücü ele geçirdik.

Korku dolu ve hazırlıksız olmamıza rağmen, tüm dünyanın ve tüm canlıların yaşamı ve ölümü üzerinde hâkimiyet kurduğumuzu farz ediyoruz.

Tehlike de zafer de; ikisinden birini seçmek insanın elinde. İnsan, mükemmelliğini kendi elleriyle test ediyor.

Tanrısal gücü elimize aldığımıza göre, bir zamanlar Tanrı’dan dilediğimiz bilgeliği ve sorumluluğu kendi içimizde aramalıyız.

İnsanın kendisi hem en büyük tehlikeye hem de tek umudumuza dönüştü.

Bugün, Aziz John’un sözünü şu şekilde çevirebiliriz: Her şeyin sonu, sözdür ve söz, insandır ve söz, insanla vardır.”

Nadide Kitaplar Müzayedesi CNR Kitap Fuarı’nda

“Okuyan varlıktır insan” tanımı, yapılmış sayısız insan tanımından birisi ve bizim metinle / kitapla kurduğumuz o köklü, o derûnî ilişkinin de özetidir adeta. Son yıllarda yaygınlaşan kitap müzayedeleri kitap edinmemizi sağlayan önemli imkânlardandır.
Her ayın üçüncü cumartesi’leri Üsküdar Nă-dide Cafe‘de gelenekleşen Nadide Kitaplar Müzayedesi bu defa CNR Kitap Fuarı‘ndaki özel etkinliğinde meraklılarıyla buluşmaya hazırlanıyor.

Moderatör Ziyaver Şencan’ın arkasındaki tezgaha sıralanan 100 kadar kitap iki saat içerisinde farklı fiyatlardan alıcı buluyor. Diğer müzayedelerden farklı olarak kitabiyat sohbeti ve kültür performansı havasında yapılacak fuar etkinliği, katılımcılarına, bütün bir haftanın neden olduğu gerginlik, yorgunluk ve stresle başa çıkmaları hususunda yardımcı olmanın yanı sıra kitapseverlere çok önemli bir fırsat kapısını da açmakta.

Moderatör ve münadiliğini Ziyaver Şencan’ın yapacağı 10 Mart CNR özel müzayedesinde yüzlerce değerli ve nadirattan kitap (bazılarının piyasa fiyatları 100, 200, 500, hatta 1.000 lira olmasına karşın) kitapseverlerin huzuruna “TEKLİFLE” çıkarılacaklar. Ancak sahaflardan temin edilebilecek türde ve hâlihazırda yayımı olmayan eserlerden oluşan kitaplar binbir çabayla bir araya getirilip genellikle 1 liradan satışa açılıyor. Bazı nadirattan kitaplar için daha yüksek bir alt limit tutarı belirlenebiliyor. Bundan sonrası ise katılımcıların kitaplara vereceği tekliflere bağlı olarak yükseliyor.

Müzayede Tarihi: 10 Mart 2018 • 15.00 – 17.00

Münadi / Moderatör: Ziyaver Şencan

Adres: CNR Expo Fuar Merkezi, Salon 1 (Büyük Salon)

 

Güncelleme: Müzayede video kaydı ve fotoğrafları:

Eser Fotoğraf ve Listesi

YouTube’da Zihin Açan Bir Kanal Var

Henüz denk gelmediyseniz size yeni bir YouTube kanalından bahsedelim: Çeviri Konuşmalar.

Sosyal ve beşeri bilimlerden edebiyata, sinemadan sanat tarihine kadar çok geniş bir yelpazedeki röportaj ve konuşmaları İngilizce ve Fransızca’dan Türkçeye kazandıran bu kanalı Twitter üzerinden de takip etmek mümkün.

Çeviri Konuşmalar, yayın hayatına 2017 yılının Eylül ayında İlker Kocael’in Fransız filozof Luc Ferry’den yaptığı çevirilerle başladı. Bu çeviriler kısa zamanda yoğun ilgi gördü. O günden bugüne, İlker Kocael ve Gülener Kırnalı; Jean-Paul Sartre’dan Michel Foucault’ya, Eugène Ionesco’dan Amin Maalouf’a, Albert Camus’den Umberto Eco’ya kadar birçok yazar, filozof ve sanatçının söyleşilerinden en can alıcı bölümleri seçerek bu büyük entelektüelleri kitapları dışında da okuyucularıyla buluşturmaya devam ediyorlar.

Kitapyurdu.com katkılarıyla hazırlanan Çeviri Konuşmalar kanalının ürettiği içerikleri her hafta Kitap Dergisi’nden de takip edebileceksiniz.

Üsküdar’da Yine Keyifli Bir Kitabiyat Sohbeti Gerçekleşti

Sakin ve nezih bir ortamda sohbet ederken beraberinde sağlıklı şeyler yiyip içebileceğiniz Na-dide Cafe, Üsküdar’ın cazibe merkezlerinden olmaya doğru emin adımlarla ilerliyor. Söz konusu mekânı aynı zamanda bir kültür odağına dönüştüren kitap müzayedelerinin dördüncüsü 17 Şubat Cumartesi günü gerçekleştirildi.

Kitap müzayedesi dünyasının deneyimli moderatör ve münadi Ziyaver Şencan’ın yönetiminde yapılan etkinlikte 300’den fazla nadir kitap yeni sahiplerine kavuştu. Kitaplardan 200 tanesinin görselleri ve kitabiyat bilgileri etkinlik öncesinde dergimizde paylaşılan müzayedede, sürpriz olarak 120 eser daha çıkarıldı. Münadinin kitaplar hakkında yaptığı kısa paylaşımlar ve aktardığı anekdotlarla bir kitabiyat sohbeti ve kültür performansı havasında cereyan eden etkinlik kitapseverlerin yoğun ilgisiyle karşılaştı. Bu ilgide, hiç kuşkusuz, müzayedede oluşan fiyatların piyasa ederlerine göre düşük olmasının da etkisi vardı. Kitapseverlerin yeni dostluklar kurarken, göz ve gönül koydukları kitaplar için kıyasıya ve ama centilmence bir mücadeleye girişmekten de geri durmadıklarının gözlendiği etkinlikte fiyatlar 2 – 200 lira aralığında seyretti.

Müzayedede en yüksek teklifler 160TL ile 3 numaralı İstanbul ve Boğaz Kıyılarına Pitoresk Seyahat’a ve 120TL ile 68 numaralı Osmanlı Müellifleri I-III‘e verildi. 16.00 – 19.00 arasındaki 3 saatlik müzayede süresinin nasıl geçtiğini fark edemeyen kitapseverler, 17 Mart 2018, Cumartesi günü yine aynı saatlerde ve aynı mekânda, Na-dide Cafe’de yapılacak olan Beşinci Nadide Kitaplar Müzayedesi’nde tekrar bir araya gelmek için sözleştiler.

Eserleri ve müzayede satış rakamlarını merak edenler için güncellenmiş liste burada!

Müzayedenin canlı yayın kaydı ve fotoğrafları ise burada:

Toplu Taşımalarda Okuma Eylemi

Şehirle mücadele halindeyken giriştiğimiz bir tür başkaldırıdır okumak. Gün geçtikçe hissizleşen şehir sarmalında gidip gelirken, satırlarda ararız bir çıkış yolu. Günü devirmiş yorgun bedenler arasında yaptığımız her kısa yolculuk bunun için bir fırsattır aslında.

Evet, vagonların uğultusu ya da bir yığın akşam dedikodusu eşliğinde dikkatinizi toplayıp bir kitaba eğilmek elbette zordur. Belki binilen duraktan varış yerine kadar aynı sayfayla bakışır durursunuz. Ama bu çoğu kez boş bir noktaya mânasızca odaklanmaktan çok daha iyidir. Başınızdaki kalabalığı ya da geç kalan vagonu dert edinip, şehirle devamlı didişme halinde olmaktan da… İhtiyacımız olan bir kelimedir belki sadece… Onu bulmak içindir bunca ısrar. Ya da sayfaların arasında geçecek bir geceye hazırlamaktır yıpranmış zihni. Bir iradeyle kitabı açabilmektir mesele. Etraftaki herkes okuduğunuz kitabın bir dekoru, motifi haline dönüşür birdenbire. O vakit zaman bütün niceliğini yitirir belleğinizde.

İnsana ve eşyaya dolaysızca temas edebileceğiniz berrak bir pencere açılmıştır önünüzde.

Bir hikaye ya da romanın içinde sürükleniyorsanız ayakta veya oturuyor olun hiç farketmez, en talihli ve zahmetsiz yolcu sizsinizdir muhtemelen. Hatta varış durağı yaklaştıkça üzüntü duymanız hasebiyle en tuhaf yolcu da sayılabilirsiniz.

Uzun bir güzergah, yoğun bir hat, kalabalık bir saate denk geldiyseniz ve oturmayı başardıysanız mutlaka yerinize imrenen yaşlı teyzeler de olacaktır. Elbette normal şartlarda onlara yer vermek bizim toplumumuzda saygının karşılığıdır. Ancak şu var ki ‘su içene yılan bile dokunmaz’ tezi, toplu taşımada ‘kitap okuyana’ biçimine evrilmelidir size göre. Hem yaşlı teyzelere yer verebilecek kitap okumayan birileri mutlaka olmalıdır orada.

Elinizdeki kitap romansa, az sonra belki de heyecanlı bir yerinde okumanın kesileceğini bildiğinizden yemeğin ortasında çalan münasebetsiz telefon gibi huysuzluk verir bu zorunlu mola. Bindiğiniz ulaşım aracının kapısından dışarı çıktığınızda kitap bitmiştir ama okuma devam eder. Metrodan indiyseniz hala biraz şansınız var demektir. Yürüyen merdivenler sizin için uzatma dakikaları olacaktır.

Hikâye kitapları ise bu kısa yolculuklarda en fazla tatmin edici olanıdır. Yerine göre birkaç kısa hikayeyi devirme fırsatınız vardır. Örneğin Sait Faik hikayeleri gibi sürükleyici bir dilde yazılmışlarsa eğer bitiremeseniz bile kitabı yarılamanız mümkündür. Bu duygunun kitap meraklıları için ne kadar değerli olduğunu anlatmama gerek yok sanırım.

İşte bütün bu duygulara sebep olan fârika ‘toplu taşıma araçlarında kitap okuma’ tutkusudur. Bilmem nereden nereye giderken bir metro hattında başınızı kitaba gömüp satırlara dalmışken, bu tutkuyu nazikçe sizden müsaade isteyip fotoğraflayan bir ekip var İstanbul’da.

Not: Fotoğraflar www.istanbulokurken.com sitesinden alıntılanmıştır.

Bu içerik Selçuk Uzman tarafından hazırlanmıştır.

4. Nadide Kitaplar Müzayedesi 17 Şubat’ta!

17 Şubat Cumartesi yapılacak Üsküdar Nă-Dide Cafe Kitap Müzayedesi bir taraftan kitapseverlerin kitaba erişimlerinde alternatif bir yol oluştururken, yanı sıra da kendi geleneklerini oluşturmaya başladı bile. Şubat ayında dördüncüsü yapılacak olan etkinlik 16.00 – 19.00 saatleri arasında gerçekleştirilecek. Şu ana değin söz konusu kültürel aksiyonun parçası olmamışlar için belirtelim: mezkûr müzayede, kitabiyat sohbeti ve kültür performansı şeklinde cereyan ettiğinden, aslında ‘bir müzayededen fazlası’nı ifade etmekte.

Şimdiye kadarki pratiklerine bakıldığında, öncekiler gibi 17 Şubat Nâdide Kitaplar Müzayedesi’nin de, katılımcılarına, bütün bir haftanın neden olduğu gerginlik, yorgunluk ve stresle başa çıkmaları hususunda, yardımcı olacağı düşünülebilir.

Moderatör ve münadiliğini Ziyaver Şencan’ın yapacağı 17 Şubat müzayedesinde yüzlerce değerli ve enteresan kitap (bazılarının piyasa fiyatları 100, 200, 500, hatta 1.000 lira olmasına karşın) kitapseverlerin huzuruna ‘TEKLİFLE’ çıkarılacaklar. Bir diğer deyişle, piyasada 1.000 liraya satılan çok nadir bir kitap için bile ‘BİR’ lira açılış bedeli önermek serbest.

Hem benzersiz bir kültürel etkinliğin parçası olmak, hem de, göz koyduğu nadir eserleri çok uygun fiyatlarla edinmek isteyen kitap dostları için 17 Şubat Cumartesi Nâdide Kitaplar Müzayedesi gerçek bir fırsat gibi gözükmekte.

Na-dide Cafe Kroki

Müzayede Adresi:
Na-dide Cafe: Mimarsinan Mah. Selam-ı Ali Efendi Cad. No:47 Üsküdar, İstanbul
Haritada görüntülemek için buraya tıklayın.

Telefon: 0216 342 76 35

Müzayede Tarihi: 17 Şubat 2018 Cumartesi • 16.00 – 19.00

Münadi / Moderatör: Ziyaver Şencan

Müzayede Eserleri

Mark Zuckerberg’in Herkesin Okuması İçin Önerdiği 23 Kitap

Facebook’un CEO’su Mark Zuckerberg’in tek bir misyonu var: Dünyadaki insanları birbirine yakınlaştırmak.

Kendisine iki haftada bir kitap okuma hedefi koyan Zuckerberg, henüz iki yaşında olan kızı Max’ın tüm engellemelerine rağmen Facebook’ta kurduğu “A Year of Books” (Kitapların Bir Yılı) adlı okuma grubunda ilan ettiği 23 kitapla şeytanın bacağını kırmış gözüküyor. Türkçeye çevirisi olan ve henüz çevrilmemiş olanların da yer aldığı bu 23 kitaplık önemli listeyi Zuckerberg’in görüşleriyle birlikte sunuyoruz.

1. Mukaddime

Mukaddime
İbni Haldun

Mukaddime, İslam bilgini İbn-i Haldun tarafından 1377’de yazılmıştır. Tarihteki olaylara karşı önyargılı yaklaşımları ortadan kaldırmak ve insanlığın gelişimindeki evrensel unsurları tespit etmek için hazırlanan bir eserdir.

Haldun’un tarihle ilgili bu devrimci nitelikteki bilimsel yaklaşımı, onu modern sosyoloji ve tarih yazıcılığının öncüleri arasında yer almasını sağladı.

Zuckerberg eser hakkında, “İnanılan şeylerin çoğu kanıtlanmamış olsa da üzerinden 700 yıl daha geçmesine rağmen, eserde yer alması çok ilginç” yorumunu yaptı.

2. Ulusların Düşüşü

Daron Acemoğlu, James A. Robinson

İstanbul doğumlu Türk-Amerikalı ekonomist Daron Acemoğlu ve Harvard’lı siyaset bilimci James Robinson’un 15 yıllık araştırmaları sonucu “Why Nations Fail” -Ulusların Düşüşü- ilk defa 2012’de yayımlandı.

Yazarlar, seçilmiş hükümetlerin ekonomiyi büyütmeye dayalı politikalarının uzun vadede ülkelerin kalkınmasına faydalı olmadığı tezini savunuyor.

Toplumbilimine ilgi duyan Zuckerberg servetini hızla artırırken, bu kitabı küresel ekonomideki gelir eşitsizliğinin kökenlerini daha iyi anlamak için seçtiğini belirtiyor.

3. Akılcı İyimser & Refahın Evrimi

Matt Ridley

“The Rational Optimist” -Akılcı İyimser- ilk kez 2010 yılında yayımlandı, popüler-bilim yazarı Matt Ridley kitaplarının en ünlü ve belki de en tartışmalı kitabı.

Adından da anlaşılacağı gibi kitap, içine düştüğümüz kötü senaryoların nasıl iyimser ve akılcı yöntemlerle iyiye evrilebileceğini kanıtlamaya çalışıyor. İklim değişikliği, aşırı nüfus patlamaları gibi global tehditlere karşılık düşünce özgürlüğünü destekleyerek insanlığın yaşam koşullarının iyileştirilmesinin önünü açacağını anlatıyor.

Zuckerberg’in önceki tavsiyesi “Ulusların Düşüşü” ile zıt bir perspektif sunan çalışma sosyal ve politik güçlerin ekonomiyi kontrol ettiğini savunuyor.

Zuckerberg, her iki kitabın karşılaştırmalı okunarak hangi teorinin daha geçerli olduğunu görmenin ilginç olacağı yorumunu yaptı.

4. Dünya Düzeni

Henry Kissinger

Eski ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger’in 2014 yılında yayımlanan “World Order” -Dünya Düzeni- kitabı, yüz yıllarca dünyanın çeşitli bölgelerinde hüküm süren imparatorlukların ve siyasi iktidar anlayışının günümüzde modern küresel ekonomiye dayalı olarak nasıl devam ettirildiğini anlatıyor.

Zukerberg, dünya barışı ve uluslararası iyi ilişkilere sahip olabilmek için bu kitabı önerdiğini söylüyor. “Çocuklarımız için düşlediğimiz dünyanın nasıl gerçekleşebileceği konusu bugünlerde en çok düşündüğüm şeylerden biri” diye ekliyor.

5. Dinsel Deneyimin Çeşitleri

William James

William James (1849-1919), Tennessee Üniversitesi İnternet Felsefesi Ansiklopedisi’nde “birçokları tarafından Amerikalı filozofların en dikkat çekici ve ilham verici olduğu düşünülmektedir” cümlesiyle tanıtılıyor.

“The Varieties of Religious Experience” -Dinsel Deneyimin Çeşitleri- insanların dini bir anlam kaynağı olarak nasıl kullandıklarını ve kendilerini bir amaç doğrultusunda ömür boyu sürecek bir enerjiyle ilerlemelerini teşvik eden yazılı dersler olduğu bilincini taşırlar.

Zuckerberg, Sapiens’i okuduktan sonra dinlerin insan hayatındaki rolünün derinlerine inmeye karar verdiği için bu kitabı edindiğini söylüyor.

6. Yaratıcılık A.Ş.

Ed Catmull

“Creative, Inc” –Yaratıcılık A.Ş.- Bilgisayar animasyon devi Pixar’ın kurucusu Ed Catmull tarafından yazılan bir başarı öyküsü.

Catmull, yönetim ve girişimcilik üzerine bilgelik dersleri veriyor. Şirketlerin çalışanlarındaki doğal yaratıcılığını engellemekten bilinçli olarak kaçınması gerektiğini savunuyor.

Facebook gibi bir markayı sıfırdan kurarak geliştiren bir girişimci olarak Zuckerberg, “Pixar gibi büyük şirketlerin nasıl kurudukları inovasyonlarını nasıl geliştirdikleri konusunda birinci ağızdan anlatan hikâyeler okumayı sevdiğini” söylüyor.

7. Hayvanlardan Tanrılara Sapiens

Yuval Noah Harari

İlk kez 2014’te yayımlanan “Sapiens”, Kudüs’teki İbrani Üniversitesi tarihçisi Harari’nin eleştirmenlerce en çok beğenilen ve 30’dan fazla dile çevrilip milyonlarca satılan kitabıdır.

Avcı-toplayıcılardan Homo Sapiens’in evrimini geleceğin kendinden güç alan “tanrılarına” izlemek için kitabını kullanıyor.

Zuckerberg, “bir entelektüelin bakış açısından 1300’lü yıllardaki tarihselliği irdeleyen Mukaddime’nin ardından” Sapiens, birçok benzer sorunun çağdaş bir araştırması” diyor.

8. Bilimsel Devrimlerin Yapısı

Thomas S. Kuhn

1962’de ilk yayınlanışından bu yana, bilim dünyasının gelişimini ve modern dünyadaki etkisini anlatan ‘The Structure of Scientific Revolutions’ -Bilimsel Devrimlerin Yapısı- Stanford Felsefe Ansiklopedisi’ne göre, “bütün zamanların en çok atıf yapılan akademik kitaplardan biri” haline geldi.

Zuckerberg, toplumsal ilerlemeye yönelik katalizörlerden biri olan bilimsel atılımların nasıl “toplumsal iyilik için bir güç” haline dönüşebileceğinin farkına varmasında bu kitabın yardımcı olduğunu söylüyor.

9. Genom Bir Türün Yirmi Üç Bölümlük Otobiyografisi

Matt Ridley

Ridley, Zuckerberg’in listesinde iki kez karşımıza çıkan tek yazar.

1990’da yayımlanan “Genom” kitabı, genlerin geçirdiği evrimin ve büyüyen genetik alanın araştırılmasıdır.

“Bu kitap, insanlık tarihini sosyoloji yerine genetik bir bakış açısıyla anlatmayı amaçlıyor” diyen Zuckerberg, Genom’un, listesindeki diğer tarih kitaplarını tamamlayıcı nitelikte olduğunu belirtmiş.

10. Fikir Fabrikası

John Gertner

Jon Gertner’in 2012’de yayımlanan kitabı “The Idea Factory” –Fikir Fabrikası- dünyanın en önemli fikir buluş merkezlerinden Bell Labaratuvarının 1920’lerden 1980’lere kadarki tarihini anlatıyor. Transistör, lazer, kablosuz ağ, dijital haberleşme gibi buluşları üreten teknolojinin Silikon Vadisine uzanan serüvenini anlatıyor.

Bell Labaratuvarının araştırmaları; fizik dalında 7 ve kimya dalında 1 ödülle Nobel’i en çok kazandıran kurum oldu.

Zuckerberg bu kitabı seçme nedeninin; “yeniliği başlatan sıra dışı insanların öykülerine duyduğu aşırı ilgisi” olduğunu söyledi.

11. Üç Cisim Problemi

Cixin Liu

“The Three-Body Problem” – Üç Cisim Problemi- ilk kez 2008 yılında Çin’de yayımlandı. 2015’te en İyi bilim-kurgu Roman dalında Hugo Ödülü’nü kazandı.

Çin hükümetinin gizli bir proje kapsamında uzaya sinyal göndermesiyle uzaylılar Dünya’yı istila etme yarışına başlarlar. Hızlı modernleşme ve teknolojik ilerlemenin halkın hayal gücündeki yansımasını gösteren distopik bir hikâyeyi anlatıyor roman.

Zuckerberg, okuma listesindeki ağır kitaplardan sonra bu kitabın kendisi için keyifli bir kaçamak olduğunu belirtiyor.

12. Orwell’in İntikamı

Peter Huber

Manhattan Politika Araştırmaları Enstitüsü’nden Peter Huber, internet ve telekomünikasyon teknolojisinin gelişmesiyle yeni iletişim yöntemleri ortaya çıktığında George Orwell’in “1984” romanına gönderme yaparak, 1994’te romanın gayriresmi devamı niteliğindeki bu kitabı yayımladı. Huber, insanların özgürlüğe kavuşmak için kendilerini köleleştiren teknolojiyi kullanmaya can attığı çelişkili bir dünya kurguluyor.

Zuckerberg, “Tarihin aslında nasıl ilerlediğini kavradıktan sonra Huber’in kurgusunun, internet gibi araçların toplumu olumlu yönde nasıl dönüştürebileceğini gösterdiğini” söylüyor.

13. The New Jim Crow

Michelle Alexander

Ohio Üniversitesi’nde hukuk profesörü ve bir insan hakları savunucusu olan Alexander, kitabında “uyuşturucu ile mücadele” adı altında hiçbir şiddet olayına karışmamış siyahi erkeklerin hapishanelerde tutulduğunu ve çıktıktan sonra bile ikinci sınıf vatandaş olarak görüldükleri gerçeğini anlatıyor.

Ceza hukuku reformuyla ilgilendiğini söyleyen Zuckerberg’e bu kitabı güvendiği birkaç dostu tarafından önemle tavsiye edilmiş.

14. Portfolios of the Poor (Yoksulların Pörtföyleri)

Daryl Collins, Jonathan Morduch, and Stuart Rutherford

Daryl Collins, Jonathan Morduch, Stuart Rutherford ve Orlanda Ruthven’ın Hindistan ve Güney Afrika’nın finansal sitemlerini bu ülkelerde geçirdikleri 10 yıl boyunca incelediler.

Kitap, günde 2.50 dolar ya da daha azıyla yaşamaya çalışan 3 milyar insanın ki bu neredeyse dünyanın yarısına tekabül ediyor, nasıl geçinebildiklerini ve hayata tutunma pratiklerini detaylı bir biçimde anlatıyor.

Zuckerberg’in okuyuculara bir de temennisi var: “Umarım bu kitap onların durumunu daha iyi anlayıp çalışma performansımızı artırmamız için bize bazı ilhamlar verir.”

15. Dealing With China (Çin’le Başa Çıkmak)

Hank Paulson

Amerika’nın eski Hazine Bakanı Henry Paulson tarafından yazılan kitapta Çin’in küresel ekonomideki yükselişini ve dünyayı nasıl etkilediğini araştırıyor.

Son yıllarda Çin kültürünü hayranlıkla ilgilendiğini söyleyen Zuckerberg; uzun vadeli hedeflerinden birinin, Çin halkının Facebook kullanmasına serbest bırakmak konusunda Çin hükümetini ikna etmek olduğunu söylüyor.

16. The Beginning of Infinity (Sonsuzluğun Başlangıcı)

David Deutsch

Oxford’un ödüllü fizikçisi David Deutsch, bilimsel devrimleri takip eden insanlığın gelişimini ilgilendiren açıklamaların evrende temel bir yere sahip olduğunu ve onları iyileştirmeye çalışmanın tüm başarılı insan eylemleri için düzenleyici bir temel ilke olduğunu savunuyor. Ve bizi bilimin temel alanlarında işlev gören; medeniyet, sanat ve ahlaki değerler yörüngesinde zevkli bir yolculuğa çıkarıyor.

Zuckerberg, insan potansiyelinin sınırsız olduğunu ve belki de birçok kitapta yer alan içeriğin insanlığın kaderiyle ilgili tüm tercihleri birbirine bağlayan iyimserliğin en saf ifadesi olarak değerlendiriyor.

17. The Better Angels of Our Nature (Doğamızın İyi Melekleri)

Steven Pinker

Pulitzer ödüllü psikolog Steven Pinker, 24 saatlik haber akışı içerisinde olduğundan büyük görünmesine rağmen şiddetin zaman içinde nasıl bir düşüş gösterdiğini kanıtlıyor. Ayrıca hepimizin öyle ya da böyle bir yerinden bulaştığı sosyal medyanın yaşamımızı değiştirecek bir perspektif sunması gerçeğini irdeliyor.

Zuckerberg, Harvard’lı bir psikologdan gelen bu 800 sayfalık zengin metinler içeren kitabın aynı zamanda ürkütücü görünebileceğini itiraf ediyor.

Zuckerberg dışında Bill Gates de bu kitabı okuduğu en önemli kitaplardan biri olarak görüyor.

18. End of Power (Gücün Sonu)

Moisés Naím

Dünya Bankası eski direktörü ve Carnegie Uluslararası Barış Vakfı üst düzey yöneticisi Moises Naím’in kaleme aldığı End Of Power; büyük hükümetler ve ordular ve büyük şirketlerden kişilerin etkinliğine geçişin tarihsel bir araştırması olarak karşımıza çıkıyor. Bu açıkça Silikon Vadisi için bir klişe haline gelen “yıkıcı başlangıç” mottosunu işaret ediyor.

“İnsanlara daha fazla güç aşılama düşüncesinin derinliğine inanıyorum” diyen Zuckerberg’e göre, Libyalı köşe yazarı Naim kitabında doğudan batıya, kuzeyden güneye iktidarları ele alıyor ve bugün iktidarda olanların her zamankinden daha fazla kaybetme riskinin olduğu savunuyor.

Kitap yayımlandığı dönemde Financial Times ve Washington Post gazeteleri tarafından yılın en iyi kitapları arasında gösterildi.

19. On Immunity (Bağışıklık)

Eula Biss

Amerikalı yazar Eula Biss’in kitabı bazı insanların sağlık aşılarını sorgulamalarının sebeplerini araştırıyor ve mantıksal açıdan şüphelerin neden asılsız olduğunu açıklıyor.

Zuckerberg, Biss’in ABD’deki ve Avrupa’daki bazı bölgelerdeki aşı karşıtı hareketi göz önüne alındığında, aşılamanın avantajlarıyla ilgili bu araştırmayı okumanın gerekli olduğunu yazmış.

20. Gang Leader For A Day (Bir Günlük Çete Lideri)

Sudhir Venkatesh

Venkatesh, Columbia Üniversitesi sosyoloji profesörüdür. 1990’lı yıllarda radikal sosyolojik bir deneyle birlikte Chicago çetesinin içine girerek gözlemlerini kaydetmeye başlamıştır.

Zuckerberg, Venkatesh’in hikâyesinin ekonomik ve kültürel engeller karşısında ilham verici bir iletişim biçimi olduğunu söylüyor.

21. The Player Of Games (Oyunların Oyuncusu)

Iain Banks

İskoç yazar Iain Banks tarafından kaleme alınan ‘The Player of Games’ (Oyunların Oyuncusu) ilk kez 1988 yılında basıldı. Kitap, şimdikinden çok daha aşırı gelişmiş ve insan yeteneklerini aşan bir teknolojiye sahip olduğu türde bir medeniyetin nasıl/neye benzeyeceğini kurguluyor.

Zuckerberg, bu bilimkurgu kitabını “hızın değişimi” temasını vurgulamak için seçtiğini yazmış. Ayrıca bu roman, teknolojideki olası gelişmeleri keşfetme konusundaki eğlenceli anlatımı nedeniyle Tesla ve SpaceX CEO’su Elon Musk’un da gözde kitaplarından biri olmuş.

22. Energy: A Beginner’s Guide (Enerji: Yeni Başlayanlar Kılavuzu)

Vaclav Smil

Bill Gates’in de en sevdiği yazarlarından biri olan Manitoba Üniversitesi Profesörü Vaclav Smil’in 2006’da yayımlanan “Enerji” kitabı, enerjinin ne olduğu hakkında temel bir açıklama ile başlar ve daha verimli çevre dostu yakıtlar üretme arayışı da dâhil olmak üzere daha karmaşık konulara geçer.

Kitap; “Enerjinin nasıl çalıştığını ve onu üretim, kullanma biçimlerimizin nasıl geliştiği anlatırken, bunun iklim değişikliğini nasıl etkilediği ile ilgili önemli konuları irdeliyor” diyen Zuckerberg , Smil’in “Making the Modern World-Modern Dünyayı Keşfetme” kitabını da okumayı planladığını belirtiyor.

23. Rational Ritual (Rasyonel Ritüel)

Michael Suk – Young Chwe

Zuckerberg, Kaliforniya Üniversitesi (UCLA) ekonomisti Michael Suk-Young Chwe’nin bu kitabının okuyucularına sosyal medyayı en verimli nasıl kullanacaklarını öğrenmelerine yardımcı olabileceğini düşünüyor.

Kitabın, ‘ortak bilgi’ kavramıyla ilgili olduğunu söyleyen Zuckerberg, insanların dünyayı sadece kişisel olarak bilmelerinin yanısıra başkalarının bildiği, yani paylaşılan bilgiyi de kullanarak nasıl işlemesi gerektiğiyle ilgili tartışmalar içerdiğini belirtiyor.

Bu içerik Selçuk Uzman tarafından hazırlanmıştır.

Nadide Cafe’de Yılın İlk Kitap Müzayedesi Gerçekleşti

2017 yazında kapılarını kitap-kahve severlere açan Nadide Cafe, 3. defa düzenlediği yılın ilk kitap müzayedesini 13 Ocak’ta Üsküdar’da gerçekleştirdi.

Müzayede üslubunu çok iyi kullanan moderatör Ziyaver Şencan’ın önündeki 100’den fazla eski kitap esprili ve çekişmeli diyaloglarla birer birer yeni sahiplerini buldu. Sadece sahafiye kitapların satışa sunulduğu program insan hayatında belirleyici rol oynayan kitapların değerini artırıyor. Her türden kitabın uygun fiyatlarla bir anda sahibi olabilmeniz mümkün.

Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen’inde ziyaret ettiği bu ayki müzayedede aralarında 1870 baskılı Latince yazılmış İncil’in resimli romanı “La Bibbia – Biblioteca Classica Illustrata”nın da bulunduğu nadir kitaplar satışa sunuldu.

Müzayedede en yüksek teklif 600TL ile Nuri Bilge Ceylan’ın “Sinemaskop”una olurken, Ahmet Uçar’ın yazdığı “İstanbul’un Sokak İsimleri Tarihi” 220TL ve Baha Tanman’ın hazırladığı “Mevlevi Dünyasında Bahariye Mevlevihanesi” ise 160TL’den alıcı buldu.

Eserleri ve müzayede satış rakamlarını merak edenler için tüm liste burada!

Müzayedenin canlı yayın kaydı ve fotoğrafları ise burada:

Eleştiri: Bir Kuramlar ve Sufiler Geçidi Bu Kitap

Annemarie Schimmel, tasavvufun tarihsel ana hatlarını ele aldığı İslamın Mistik Boyutları kitabının ilk kısmında bu tip çalışmalarda genelde pek rastlanmayan bir tavır ortaya koyuyor. İlk olarak çok geniş bir alanı kapsayan tasavvuf ve sufilik terimlerini açıklama gereği duyan Schimmel, hemen her izaha uygun seçtiği sufi deyişlerle akılda kalıcı bir anlam pekiştirmesi yapıyor. Mesela tasavvufun tek bir tarifinin olamayacağını anlatırken Rumi’nin Mesnevisi’nde geçen ‘körler ve fil’ hikâyesine başvuruyor. Bir mağarada bulunanların gözleri bağlanmış halde elleriyle dokunmalarını istenilen şeyden (filden) ne anladıkları sorulduğunda hepsinin farklı cevaplarla aynı şeyi (fili) betimledikleri, böylece tasavvufa girmiş/dokunmuş her kimsenin ondan farklı manalar/derinlikler bulacağını vurgulayarak okuyucularının birbiriyle çelişir gibi göreceği bir çok farklı sufi yaklaşımının aslında aynı hakikate ulaşma çabası olduğunu en baştan uyarmak istiyor.

Sufi isminin nereden geldiği konusunda çeşitli rivayetlere yer veren Schimmel, en çok dervişlerin üzerlerine giydikleri ‘suf’ adı verilen bir yün giysiden bu ismin türediği üzerinde duruyor. Öte yandan tasavvuf felsefesinin Batı dünyasında daha anlaşılır yer bulması için mistik/gizemcilik kavramları üzerinden Hristiyan ve Hint gizemciliğine de değinerek tasavvufun insana dair gizemler dünyası olduğu mesajını veriyor.

Schimmel, tasavvufun başlangıcının Peygamberin kendisine uzandığını ifade ettiği kısımda Peygamberin ümmiliğini İslam sofiliğinin temeli olarak nitelendirir. Bu durumu Hristiyanlıkta Hz. Meryem’in bakireliğiyle mukayese ederek aslında çok mühim bir çıkış noktası yakalar; tasavvufun ihtiyacı olan, akli bilgiyle kirlenmemiş bir başlangıç! Tasavvuf olgusunu sadece mistizimden ibaret bir soyutlama yorumu algısına da “tasavvuftaki her eğilim hadislerde bir dayanak bulmuştur kendine” ve “belleğin Kuranlaşması” tespitleriyle şerî çerçevede karşı çıkmış olur.

Bir kuramlar ve sufiler geçidi

Tasavvufun tarihsel ana hatlarını çizerken elbette onun vücut bulmaya başladığı ilk zamanlardan itibaren ki temsilcilerinden yararlanır. Burada Peygamber’in Ebu Zer GıfariSelman-ı Farisi gibi arkadaşlarını ele alarak sufi anlayışın Hz.Peygamber merkezli bir çıkış sürecinin olduğunu vurgulamak ister. Özellikle ‘İslam, iman ve ihsan’dan oluşan üçlü bir tutum üzerinde duran Schimmel, Kur’an’da geçen bu sözcüklerin idrak edilmesiyle İslam’ın içselleştirilme sürecinin tamamlanacağını söyler. Sufiliğin temel felsefesinin ‘İslam’ın içselleştirilme formu’ olduğunu belirterek, bu formun aktif bir eyleme dönüşebilmesi için gerekli kavramlar silsilesini ‘zühd’ ile başlatır. Zühd terimini müstakil bir düzlemde irdelemek yerine Hasan Basri gibi zahid bir ismin penceresinden mercek tutarak, okuyucusuna, fazlasıyla soyut bu kavramı insan yaşantısındaki somutlaşmış biçimleriyle sunmak niyetinde olduğunu göstermiş olur.

Aslında Schimmel’in bu çalışmasıyla yapmak istediği bir kuramlar ve sufiler geçididir. Tarihsel akışa göre sırası gelen sufinin hayatının ana hatları bilinmeden, onun tasavvufa dair geliştirmiş olduğu kuramın da kavranamayacağı fikrindedir. Böylelikle tarihsel akış içerisinde ele alınan sufilerin hem hayatları hakkında hatırı sayılır bir malumat edinmiş, hem de benimsemiş olduğu kuramın yaşamsal döngüsüne nasıl yansıdığını izlemiş oluruz. Mesela zühd makamlarının nasıl geliştiğini incelerken ilk dönem sünni zahidliğinin temsilcisi Fudayl’ın, zühd makamlarını ilk tasnif eden İbrahim Ethem’in, zahidlik ve sufilik arasındaki farkları açıklayan Molla Cami’nin hayatından bazı menkıbeleri de dâhil olmak üzere kesitler buluruz.

İlk kadın mutasavvıflardan Hz. Rabia’ya geniş yer veren Schimmel, tasavvufta geniş bir yer işgal eden ‘ilahi aşk’ bahsine de onunla giriş yapar. Arada peygamber de dâhil hiçbir aracı olmaksızın mutlak Allah aşkını Rabia’nın yaşantısında işler ve aşka âşık olma tasavvurunun tasavvufun temel konusu olduğunun altını çizer. Kitabın ilk bölümünde sufiliğin hadisler ve Hz. Peygamber’in öğretilerinden ilham aldığını vurgular ancak bu bölümde konu edilen mutasavvıfların hayatlarında Nebi-sufi ilişkisine neredeyse hiç değinilmez. Genellikle peygamber gölgesinden arınmış gibi duran salt ilahi aşk betimlemeleri vardır. Bu bağlamda Rabia’dan Hallac’a kadar ki geçen süredeki Cafer Sadık, Zünun, Beyazıd Bistami, Yahya B. Muaz, Maruf-u Kerhi, Sakati, Harraz, Sehl, Tırmızi, Nuri gibi 9.yy şeyhleriniN hoca-talebe-dönemdaş ilişkileri tarihsel sıralamada baz alınmış ve en son Hallac’ın hocası Cüneyd Bağdadi’ye yer vererek ilahi aşk konusunu bir kuramlar disiplini çerçevesinde işlemiştir.

Birleşme dönemi ve İmam Gazali

Şahısların yanı sıra konjonktür okuması da yapar Schimmel. Mesela Emevilerin daha çok dünyevi değerlere itibar ettiği kabulünden, Abbasilerin İslam ve kültür uygarlığının doruğu olduğu çıkarımına kadar yönetimlerin sufi hayata ne derece müdahil olduklarına da yer vermiştir.

Tasavvufi aşk şehidi olarak tanımladığı Hallac’a geniş bir yer ayıran Schimmel, Hallac’ın Türk, İran, Afgan, Hint edebiyatı ve kültürleri içinde yerien dair iktibaslar eklemeyi de ihmal etmez. Böylece bu kültürel çeşitliliği yakından takip ettiğini görmüş oluruz. Hallac konusunda özellikle Luis Massignon’un bütün ömrünü alan eserinden bir hayli etkilenmiş ve onu yetkin bulmuştur.

Schimmel, Hallac’ın ilahiyatı, tebliğ metodu, ıstırabının tanımı, hakkındaki söylentiler ve yakıştırmalar gibi maddeleri incelemiş ve ölümünde yanında bulunan Şıbli’den, son yüzyılda Hallac hakkında saptamalarda bulunmuş İkbal’e kadar, Hallac’ın bu silsiledeki kişilerde bıraktığı tesiri özetlemiştir.

Annemarie Schimmel, bunca sözünü ettiği terimler, kuramlar etrafında ele aldığı mutasavvıfların hepsini toparlayıcı nitelikte bir ismi çıkarır nihai olarak karşımıza: İmam Gazali. ‘Birleşme dönemi’ başlığını attığı bu son bölümün Gazali’ye ayrılması oldukça yerindedir. Felsefeyi ve tasavvufu birlikte inceleyerek her iki sahadaki tartışmalara ezber bozucu menfezler açan Gazali’nin, devrine kadarki olan bütün görüşleri kapsayıcı ve sorgulayıcı özelliğini vurgular. Hallac’ı ilk dönem tasavvufun doruk noktası olarak nitelemesinden sonraki birleşme adıyla andığı bu dönem için de Gazali’nin etkisinin zirvede olduğunu belirtir. İhya adlı yapıtının tasavvufun şeriatla birleşmesi olarak nitelendiği fikrine karşı kendisinin de benimseyici bir tavır aldığını görmekteyiz.

Bu yazı Selçuk Uzman tarafından yazılmıştır.