Bir Yüreğin Örneği…

Her şey örnek alınabilir iyi veya kötü her şey. Mesela bir çocuğa şiddet uygularsanız şiddeti iyi bir şey sanıp sizi örnek alabilir. Yetişkin olduğunda aynısını çocuklarına uygular. Çocuklar daha çok etkilenir çevresindeki olaylardan. Sen bir çocuğun yanında annesine şiddet uygularsan, anne hem evladının maruz kaldığı görüntünün hüznüyle ağlar. Hem de darbın onda açtığı yaraların acısıyla ağlar.

Siz bir yüreği örnek alabilir misiniz?

“Örnek bir yürek nasıl olur?” diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Bir kere iyi ve örnek bir yürek hiç kötülük düşünmez. Çevresini de iyiye yönlendirip kötülükten uzak durması için çabalar. İşte benim için en önemlisi ne biliyor musunuz sevgili okurlarım: niyet. Niyet bana göre insanın bütün davranışlarının temel taşı. İyi niyetli biri asla kötülük edemez. Çünkü vicdanı izin vermez. Allah herkese vicdan rahatlığı versin. Bu dünyada vicdan azabı, ahiretteki cehennem azabı gibidir. Nasıl ki elini yaktığında canın yanıyorsa vicdan azabı da öyle canını yakar. Sizlere tavsiyem vicdan azabından ve cehennem azabından uzak tutalım kendimizi.

Kalbim kalbinizde atıyor. Sosyal medya hesaplarımdan o kadar güzel yorum ve mesajlar alıyorum ki anlatamam. Beni bir çırpıda kabullendiniz. Örnek olduğumu söylüyorsunuz. Bu beni çok mutlu ediyor. İlginize sonsuz teşekkürler. Biraz da kitap okuma yönümle tanıyın istiyorum. Öncelikle nasıl kitap okuduğumdan bahsedeyim isterseniz… Bilindiği üzere ben ellerimi kullanamıyorum. Önüme alıp okuyamıyorum. Bu yüzden her şeyi bilgisayar   üzerinden yaptığım gibi, kitap okumayı da bilgisayar üzerinden gerçekleştiriyorum. Yani PDF olarak indirip öyle okuyorum. Bu yaptığım ne kadar doğru bilmiyorum. Çünkü her yazar kitabının alınıp okunmasını ister. Ama ben maalesef kitapları sizler gibi koklayarak bağrıma basarak okuyamıyorum. İlk okuduğum kitap, Kahraman Tazeoğlu, Bukre’ydi. Okumayanlarınız varsa mutlaka okumalı. Kahraman Tazeoğlu’nun kitaplarını okurken, bir şey yersin de güzel bir tat kalır ya damağında, öyle bir şey. Kahraman Bey’in de kitaplarında öyle bir tat var. Yazıyor bilemiyorum. Ama bu lezzetin sırrını öğrenmeliyim ki, kendisi gibi başarılı yazar olabileyim. Şimdi tek isteğim, kanadı kırık Melek’in kanadına takılanlar isimli ilk kitabımdan elde edeceğim kazançla ev anneme almak. İkinci kitabımla da ünümü devam ettirip, kütüphanesi olmayan okullarımıza kütüphane yaptırmak amacındayım. Önce Allah’ın izniyle ve sizlerin desteğiyle hayallerime ulaşacağım. Seviliyorsunuz.

 

Kısa Kısa Kitap: 08

Kitapkurtları! Sizin için birbirinden güzide dört kitap seçtik ve #KısaKısaKitap incelemesi yaptık. ✍️ Haritadan hangi kitaba başlayacağınızı bulabilir, kitap detaylarını görmek için görselleri sırayla tıklayarak inceleyebilirsiniz. Keyifli okumalar! 📚

Kitapları detaylı incelemek için buraya👈

Instagram’da görüntülemek için buraya👈

 

Bir Görüşte Kitap: Yabancı

Bir Görüşte Kitap, Kitapyurdu.com ve Bir Yudum Kitap işbirliği ile hazırlanan, Bir Görüşte Kitap serisi ile sizlere kitapları tanıtmaya devam ediyoruz.

Albert Camus’un “Yabancı” isimli eserini bir görüşte tanımak için görselleri sırayla tıklayarak inceleyebilirsiniz. 📚☕️ #BirGörüşteKitap

Instagram’da görüntülemek için buraya👈

 

Kargonuz Üsküdar’ın kalbinde

Kitaba hızlı ulaşmak isteyen okurlarımız için Türkiye genelinde teslimat noktalarını artırıyor. Bu noktalardan biri de tarihi semt Üsküdar’daki Na-dide Cafe. Kargo bekleyerek vakit kaybetmek istemeyen kitapkurtları, siparişlerine buradan kolaylıkla ulaşıyor.

Kitap okurken huzurla çay içilebilecek sükûnetli mekân bulmak İstanbul’da bir hayli zor. Nereye gitseniz kalabalık ve gürültü sizi takip ediyor. Üsküdar Selami Ali Efendi Caddesi’ndeki Na-dide Cafe’deyse günün hangi saatinde giderseniz gidin bu huzur hakim. Mekanın kitap dostu olduğunu söylemeye lüzum yok sanırız. Kitapla buluşmak için saatleri sayanlar, Üsküdar’ın kalbindeki kafenin kapısını çalıyor. En çok Üsküdar’ın meskunları burayı tercih ediyor. Öğrenciler ve ilçede çalışanların sayısı da azımsanmayacak kadar çok.

Mekanda belli aralıklarla Nadide Kitaplar Müzayedesi de düzenleniyor. Münadi Ziyaver Şencan’ın moderatörlük yaptığı müzayedeler oldukça çekişmeli geçiyor öğrendiğimize göre. Nasıl geçmesin ki? Artık baskısı yapılmayan kitaplar, imzalı eserler, antolojiler, bulmakta zorlanacağınız nice eser müzayedeler sayesinde seveniyle buluşuyor. Müzayedeye çıkacak eserler önceden katılımcılarla paylaşılıyor. Böylelikle dikkatinizi çeken kitaplar için toplanmış oluyorsunuz. Piyasa fiyatları 100, 200, 500, hatta 1.000 lira olmasına karşın kitapseverlerin huzuruna teklifle çıkıyor kitaplar. Bir başka ifadeyle bin liralık eseri on liraya satın alındığı da vaki.

Mekan aynı zamanda okur-yazar buluşmalarının da adresi. İlber Ortaylı, Canan Karatay gibi önemli bilim insanı ve yazarları ağırlayan cafe, ilerleyen zaman diliminde de okumayı hayatının merkezine koyanları yazarlarla bir araya getirmeye devam edecek.

Hayata Güzel Bak ki, Güzel Yüzünü Gör…

Merhaba değerli okurlarım. Ben hiç eğitim görmedim deneyimli bir yazar da değilim. Ama ne hikmetse bazı okurlarım beni eğitimli zannediyor. İtiraf edeyim hoşuma gidiyor. Eğitimli olmadan eğitimli hissetmek güzel bir duygu. Başlıktan da anlaşılacağı gibi, ben hayata hep pozitif baktım. Hayat da bana aydınlık ve güzel yüzünü gösterdi. Işınlarıyla acılı çiğ köfte tadında hayatıma ışık tuttu. Sonra engellerle dolu yolumu takılmadan geçmemi sağladı. Ne diyorduk, çiğ köfte güzeldir. Bir o kadar da acı.  Hayatta insanın ömründe acı izler bırakıyor.

Eğitim almadan yazar ünvanı kazandım. Sizlere ne kadar teşekkür etsem az. Şimdiyse hatırı sayılır bir okur kitlesine sahip bir e-dergide, Kitap Dergisi’nde yazıyorum işte. Beni tanımayan okurlarıma kendi hayat hikâyemden bahsedeyim… Ben 1980 doğumluyum. Bebekliğimin üçüncü ayında menenjit hastalığı bedenimi değil, yürüyeceğim yolu da yakıp kavurdu. Annem babam hastane hastane dolaştırıp çare aramıştı. Ne hastalığıma çare bulunmuştu ne de ailem beni gezdirmekten yılmıştı. Elbette bir anne baba için kolay değildi onların yaşadıkları. İlk çocuk önemlidir, bir anne baba için.  İlk çocuk sorumluğu da ayrıdır bu yüzden. Ailem bana böyle bir sorumluluk yüklemese de engelimden dolayı, ben her hayırlı evladın alması gereken sorumluluğu almak istedim. Bedenime inat “benim de yapabileceğim bir şeyler olmalı” diyerek çıktım yola. Ateşle kaplı yolda yüreğimle ilerliyorum. O yol ateş ve diken dolu olsa da dikenlerin arasından gül yetiştirip engelimle barışık yaşamayı başardım. Engelim bir gül dalı, ben de onun goncasıyım. Tam otuz sekiz yıldır bu böyle. Ailem de benim tavırlarıma, davranışlarıma bakıp engelimle yaşamayı öğrendiler. Ahireti düşündükçe engelimi daha da sever oldum.

Sonra yazarlık serüvenim başladı. Yazarlığa başlamadan önce çok araştırdım. Bakmadığım site kalmadı. Sonunda birkaç internet haber sitesinden olumlu dönüş aldım. Ben de yazarlığa başlamış oldum. Hem yazarlık yapıyor, hem de kendimi geliştiriyordum. Etkili yazı yazmak adına ünlü yazarların kitaplarını okuyordum. Kahraman Tazeoğlu hayranıyım. Bunu Kitap Dergisi’nden Süheyla Sancar’a verdiğim röportajda da okudunuz zaten. Öyle bir kitap dili kullanıyor ki Tazeoğlu, onun kullandığı kelimeler benim aklıma gelmez. Kitabımı çok sevdiniz. Bana destek oldunuz. Kitap yazmayı düşünmüyordum açıkçası. Benim planım “Kanadı Kırık Melek’in Kanadına Takılanlar” isimli kitabım da yer alan “Kanadı Kırık Melek” adındaki hikâyemi kısa film yapmaktı. Maalesef bu planımı hayata geçiremedim. Film kitaptan daha maliyetli malumunuz. Egemen Yayınevi’nin sahibi Fahrettin Yüksel sosyal medya sayfalarımdan birine bir mesaj attı: “Kitap çıkarmak istersem maliyetini kesmek şartıyla benden ücret almadan kitabımı basarım.” dedi.  Hemen kabul etmedim tabii.

Yerel haberler sayesinde ilk bin tane kitap satıldı. Fazla tanıtım olmayınca satışlar durdu. TRT Haber Sakarya temsilcisi Mehmet Karakaş haber yapınca, beni herkes tanıdı. Sosyal medya da benim için kampanyalar yapılıp kitabımın satışı sağlandı. Anneme ev alabilmem için, Türkiye’nin yarısı seferber oldu. Sonra Kitapyurdu öyle bir duyarlılık gösterdi ki, mutluluğumu anlatamam. Kitabın satış kazancının tamamını gelip bizzat bana teslim ettiler. Onlara tekrar teşekkür ediyorum. Fakat hala hedefime ulaşamadım… Hedefe ulaşmam için, 50 bin kitap daha satılması gerekiyor. Şimdiyse bana Kitap Dergisi’nde yazarlık imkânı verildi. Belli aralıklarla sizlerle buluşacağız. Bu benim ilk yazım, çok heyecanlıyım. Beni burada da yalnız bırakmayacağınızı umuyorum. Sevgilerimi sunuyorum.

“Geleceği Öngörmeye Değil Engellemeye Çalışıyordum”

Klavyeye değil daktiloya inanan, arama motoru yerine kitapları adres gösteriyordu. Televizyonun kitleleri manipüle  ettiğini savundu.  İskenderiye Kütüphanesi’ndeki yangın için gözyaşı döken de ondan başkası değil. Küle dönen kitaplara ağlayan birinin kâğıdın aleve maruz kalmadan yanma derecesi olan Fahreheit 451’i kitabına isim yapması şaşılacak bir şey değil. Tahmininiz doğru. Ray Bradbury’den söz ediyoruz.

Distopik ve belirsiz bir geleceği resmettiği Fahrenheit 451, onu bilimkurgu ve korku edebiyatının en ünlü kalemlerinden biri yaptı. Ardından gelen Stephen King, Neil Gaiman gibi ünlü kalemlerin önünü açtı. İlk basımı 1953’te yapılan kitabın öngörüleri bugün de geçerliliğini koruyor. Hatta kitapta yer alan bazı teknoloji aletlerinin 2000’li yıllarda keşfedildiğini de hatırlatmış olalım. Bu da yazarın gerçek bir fütürist olduğunu gösteriyor. Yine de kitapların yakıldığı, demokrasinin var olmadığı bir düzeni neden kaleme aldığını soranlara cevabı umut taşır: “Geleceği öngörmeye değil engellemeye çalışıyordum.”

Dokuz Günde “Fahrenheit 451” Ortaya Çıktı

En çok okunan eseri Fahrenheit 451’i ne zorluklarla yazdığını duyunca hayrete düşmemek işten değil. O dönem ekonomik sıkıntılar sebebiyle büro tutamadığını anlatıyor ünlü yazar. Bu nedenle romanı UCLA Kampüsü’nde kiraladığı daktiloyla yazan Bradbury dokuz günde,  dokuz dolar elli sente mal olan muhteşem distopyayı ortaya çıkarır.  Fahrenheit 451’de kitaplar birer korku nesnesine dönüşmüştür. Bilgi suç demektir. Bu sebeple kitaplar toplanır ve yakılır. Yazara göre bu eylemden daha büyük bir suç varsa o da kitabı okumamak, yok saymaktır. Bu eserinin yanı sıra birçok kısa öyküyü de kaleme alır. “Mars Yıllıkları”, “Resimli Adam” ve “Sonbahar Ülkesi” isimli kitapları da yazarın unutulmaz eserleri arasında zikretmek gerekir. “Fahɾenheit 451”, Fɾansız yönetmen Fɾançois Tɾuffaut taɾafından 1966 yılında beyaz peɾdeye uyaɾlandı.

1947 yılında Maɾgueɾite McCluɾe ile evlenen Bɾadbuɾy bu evlilikten dört kız çocuğu sahibi oldu. Bilim kuɾgu edebiyatının büyük ismi, 5 Haziɾan 2012’de doksan bir yaşında Los Angeles’ta yaşama veda etti.

Kitapyurdu.com’un desteğiyle Çeviri Konuşmalar, yazarın hangi metotla eser kaleme aldığını anlattığı konuşmasını Türkçeleştirdi.

Bu yazı Süheyla Sancar tarafından kaleme alınmıştır.

 

Bir Görüşte Kitap: Semerkant

Kitapyurdu.com ve Bir Yudum Kitap işbirliği ile hazırlanan, Bir Görüşte Kitap serisi ile sizlere kitapları tanıtmaya devam ediyoruz.

Amin Maalouf’un “Semerkant” isimli eserini bir görüşte tanımak için görselleri sırayla tıklayarak inceleyebilirsiniz. 📚☕️ #BirGörüşteKitap

Instagram’da görüntülemek için buraya👈

 

Kısa Kısa Kitap: 07

Kitapkurtları! Sizin için birbirinden güzide üç kitap seçtik ve #KısaKısaKitap incelemesi yaptık. ✍️ Haritadan hangi kitaba başlayacağınızı bulabilir, kitap detaylarını görmek için görselleri sırayla tıklayarak inceleyebilirsiniz. Keyifli okumalar! 📚

Kitapları detaylı incelemek için buraya👈

Instagram’da görüntülemek için buraya👈

 

En çok kitap yayımlayan ülkeler hangileri?

UNESCO’nun yıl boyunca dünya çapında yayımlanan kitap sayılarını ülke ülke ayırdığı son verilerle infografik bir çalışma hazırlandı. 123 ülkenin yılda toplam 2.2 milyon kitap yayımladığı görülüyor.

Ebookfriendly.com’dan Peter Kowalczyk: “Hangi ülkelerde en çok kitap okunduğunu zaten biliyoruz. Ama okuma alışkanlıklarını her ülkede yayımlanan kitap sayısıyla karşılaştırmak ilginç olmaz mıydı?” diye soruyor.

Yılda 100 bini aşkın kitap yayımlanan ülkelerin kırmızı renkle sergilendiği, 50-100 bin arasının turuncu, 10-50 bin arası ülkeler için açık yeşil için ayrıldığı liste ve görsel için ‘yalnızca dünya çapında yayıncılığın genel fikrini’ verebileceğini söylüyor.

Her şeyden önce, farklı ülkelerden karşılaştırılabilir rakamlar toplamak son derece zordur. Verilerin elde edildiği yıllar 2015 ve 1991 yılları arası. Ayrıca, yenilenmiş baskıları yeni yayımlar olarak sayıp saymayacağınız konusu her zaman tartışmalıdır.

Sonuçlara şaşırdık mı?

Şimdi kitap sayılarına geri dönelim. Listenin en başında ABD ya da İngiltere değil Çin var! 2013 yılında Çin’de yayınlanan kitap sayısı 440 bin. Yani İngiltere’den iki kat daha büyük.

Okuyucuların kitaplarla en çok vakit geçirdikleri ülkeler Hindistan, Tayland ve Çin.

 

Ülke başına yıllık olarak yayımlanan kitaplar

Asya ve Orta Doğu:

Asya ve Orta Doğu’da en iyi 3 ülke:

Çin – 440.000

Rusya Federasyonu – 120,512

Hindistan – 90.000

 

Kuzey ve Orta Amerika:

Kuzey ve Orta Amerika’daki en iyi 3 ülke:

Amerika Birleşik Devletleri – 304.912

Meksika – 23,948

Kanada – 19,900

 

Güney Amerika:

Güney Amerika’daki en iyi 3 ülke:

Arjantin – 28.010

Brezilya – 20,792

Kolombiya – 13,294

 

Avrupa:

Avrupa’da en iyi 3 ülke:

İngiltere – 184.000

Almanya – 82.048

İtalya – 61,966

 

Afrika:

Afrika’daki en iyi 3 ülke:

Mısır – 9.022

Güney Afrika – 5.418

Nijerya – 1,314

 

Avustralya: